A Black Article, Again

<--

Amerika’da siyahların tarihi üç bölümde incelenebilir: 1- Onyedinci yüzyıldan 1865’e kadar. Bu dönemde Afrika’dan koparılıp getirilen insanlar Amerika toprağında köle olarak yaşadılar.

2- 1865’ten 1965’e kadar. 1861’de Amerikan İç Savaşı koptu. 1865’te sona erdi. Savaşın sebeplerinin başında kölelik kurumu vardı. Güney köleliğe devam diyordu, kuzey eyaletleri tamam diyordu. Kapıştılar, sonunda köleliğe hayır diyen kuzeyliler kazandı, kölelik 1865 yılı itibariyle kaldırıldı. Kölelik kaldırıldı kaldırılmasına ama beyaz toplumun, düne kadar kölesi olan insanları birdenbire bağrına basması mümkün olmadı. Yine sancılı bir süreç. Bu sefer Amerikan tarihinde “ayrı fakat eşit” olarak formülleşen bir devir yaşandı. Okullar, otobüsler, sokak çeşmeleri, lokantalar, sinemalar, her şey ayrı. Kapılarda levhalar: “Yalnız beyazlara” Yahut: “Siyahlar içindir.”

3- 1965’ten günümüze. Bu tarihte vatandaşlık hakları kanunu kabul edildi, böylece “ayrı fakat eşit” statüsünden vazgeçildi. Görünüşte birlik ve bütünlük tesis edilmiş oldu. Ama gerçekten öyle oldu mu? Halen devam etmekte olan bu zaman dilimini tanımlamak için hangi kelimeyi kullanmak gerek diye düşününce aklıma “başkaldırı” kelimesi geliyor. Siyahların başkaldırısı. Bir çeşit “siyah intifadası.” İntifada mutlaka silahla olmak zorunda değil. Gerçi o da olmuştur. 1968’de Martin Luther King‘in öldürülmesinin ardından Amerikan şehirlerinde peş peşe isyanlar koptu. Yağma, yakma, cinayet, gasp, talan, ne ararsanız… Bu isyanların sonunda şehirler yavaş yavaş, kendiliğinden beyaz ve siyah olmak üzere ayrılmıştır.

Bugün başkaldırı bazı şehirlerde yine silahlı sokak çeteleri halinde görünüyorsa da, asıl başka şekillerde kendini göstermektedir. Meselâ, Amerika’da siyahî delikanlılar arasında yaygın olan bir moda vardır: “Düşük pantolon modası.” Siyah gençler yollarda çok bol, birkaç beden büyük pantolonlarını, aşağıya doğru iyice düşürmüş halde yürür, o kadar ki iç çamaşırları görünür. Bu kadar düşürülmüş bir pantolon giyilebileceğine inanamazsınız! Berbat bir görüntüdür. Bu tarzın çıkış yeri hapishâneler. Mahkûmlara kemer verilmiyor ve üniformalar tek beden, o da büyük beden, çoğu mahkûma bol geliyor. Ve dışarıdaki gençler içerideki bu bol ve düşük pantolonlu görüntüyü, bir çeşit protesto olarak, “Biz de onlardanız, biz de tehlikeliyiz!” havasında taklit ediyorlar. Bir çeşit mahpushâne kültürü. Obama seçildiğinde “hadi bakalım” demişti kimi toplum gözlemcileri, “iyi giyimli bir siyahî olarak örnek olur ve belki Amerika’daki siyahî gençliğin donunu toplayabilir.”

Henüz toplayamadı!

About this publication