Afghan Peace

<--

Kâbil

Körfez savaşında üzerine bombalar yağdırılan bir kentin nasıl harabeye döndüğünü Bağdat’ta görmüştüm, ancak gece inişe Taliban roketleri nedeniyle izin verilmeyen Kâbil’e sabahın ilk ışıklarıyla ayak bastıktan sonra, ABD işgalinin Irak gibi Afganistan’da yol açtığı trajediyi de hüzünle izledim.

Afganistan’a müdahalenin gerekçesi ABD’nin 11 Eylül’de uğradığı El Kaide saldırısıydı. Ülkeyi işgal ederek Taliban’ın egemenliğine son verdiler.

11 Eylül’ün üzerinden 9 yıl geçti; BM, NATO, AB ve ABD’nin öncülük ettiği, Türkiye’nin de yer aldığı 50’den fazla ülke “Kâbil Konferansı”nda bir araya gelerek sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş kentte “Afgan barışı”nı sağlamaya çalışıyorlar. Taliban’ı da sürece katarak, “yeniden bütünleşmeyi” hayata geçirecekler!

Dokuz yılın sonunda Taliban’ı “dağdan indirecek”, silah bıraktırarak “Afgan anayasasına saygı” çerçevesinde normalleşme sürecine katmayı hedef alan çözüm formülleri dinliyoruz, Kâbil’e ayak basar basmaz. Geçen hafta Güneydoğu’ya gitmemiş olsak PKK’yı akla hiç getirmeden, “sürreal” durumu Afganistan’a Suriye üzerinden uçmanın yorgunluğuna bağlayacağız. Şam’daki değişim inanılmaz. 11 yıl öncesine dek Öcalan’ın PKK’yı yönettiği kentin sokaklarında şimdi Polat Alemdar’ın resmi olan “Kurtlar Vadisi” tişörtleri satılıyor.

Türkiye’ye büyük ilgi ve sevgi var.

Dostluk rüzgârları esiyor.

Afganistan’la Atatürk döneminde kurulan dostluk bağları etkisini hâlâ sürdürüyor.

Büyükelçilik, en güvenli bölgelerden birisi.

Ancak Kâbil, tam bir kuşatma altında, ana caddelerle mahalleler arasına duvarlar örülmüş, konferans nedeniyle önlemler abartılmış, BM Genel Sekreteri’nin uçağına yönelik roket tacizi nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilince kent bir hapishaneye dönüşmüş.

Kaldığımız otel yabancılar için Paris’in ünlü George Seng’ini aratmayacak şıklıkta dizayn edilmiş. Ancak intihar saldırıları ve dağdan roket atışlarını engellemek için kale duvarları inşa edilmiş. Dışarıyla bağınız kesiliyor. Kentte sivil araç yok gibi, havaalanı yolunda birkaç atlı Afgan dışında her türlü askeri araca rastladık. Tamamı zırhlı.

İnsansız bir şehirde Batı dünyası Afgan halkının geleceğini inşa ediyor.

O arada güneyde direniş dürüyor, Kandahar’dan çatışma haberleri geliyor.

ABD yeniden Obama stratejisinin bir parçası olarak “Taliban’ın hepsi radikal İslamcı değil”, diye Karzai rejimini ayakta tutmaya çalışıyor. Karzai, yolsuzluklar nedeniyle ikinci kez güçlükle seçilebilmişti. ABD, Irak’ta olduğu gibi Afganistan’dan da çekilmeyi planlıyor. Ancak, Sovyet işgaline karşı “Soğuk Savaş”ta örgütlediği mücahitler, Rusları ülkeden çıkarttıktan sonra Pakistan’da darbeci general Ziya Ül Hak’ın desteğiyle Taliban’a dönüştüler.

Taliban sonuçta ABD’nin eseridir.

İç çatışmalarda en az 1 milyon Afganlının öldüğü biliniyor.

11 Eylül’de kendisini vuran bu güçle yeniden uzlaşma zemini arıyor ABD.

İşgalin temel gerekçelerinden biri olan “Afgan kadınları” ise ortada yok. Burkalarıyla bile göremiyorsunuz!

Afgan barışı nasıl sağlanacak belirsiz ama ABD işgalinden önce Irak’ta ve Afganistan’da durum herhalde daha kötü değildi. Diplomatlar yine de umutlular, “Kâbil Konferansı“nda ortaya konulacak vizyonun, “geçiş-intikal” sürecinde işe yarayacağını düşünüyorlar.

About this publication