The Referendum and the U.S.

<--

Geçen haftaki yazımda “referanduma güçlü bir ‘evet’ (yüzde 55 civarında) veyagüçlü bir ‘hayır’ (gene yüzde 55 civarında) Washington’da AK Parti konusundayapılan değerlendirmeler üzerinde ciddi bir değişiklik yapacak orandaönemli olacaktır” demiştim. Sonuç yüzde 58 “evet” çıktığına göre bunun Amerika’da nasıl bir etki yapacağı konusuna değinmek gerekiyor. Her şeyden önce önemli bir tespit yapalım. Washington’da kimse referandumun “Türkiye’de demokratikleşme ve askeri vesayetten kurtulma” yönüyle ilgilenmedi. Amerikan yönetimi bu referanduma AK Parti için bir güvenoyu açısından baktı. Yani basit bir soruya cevap arandı: AK Parti ne kadar güçlü?

Şimdi bu soruya Türkiye’de halkın verdiği cevap ortada. AK Parti halen oldukça güçlü. Yüzde 58, Obama yönetiminde AK Parti konusunda pragmatik olanların elini güçlendirdi ve Washington’da artık Ankara’nın bir dönem daha AK Parti tarafından yönetileceği tezi güçlendi. Aynı şekilde, bu referandum AK Parti’ye sıcak bakmayan cephenin işini zorlaştırdı. Bu cephe son zamanlarda Türkiye’nin İran ve İsrail politikası nedeniyle oldukça güçlenmiş, “eksen kayması” ve “Türkiye’yi kaybediyoruz” tartışmaları ivme kazanmıştı. Artık bu cephenin işi daha zor çünkü Türkiye’de halkın AK Parti’ye sahip çıktığını gördüler. Şüphesiz Washington’daki anti-AK Parti cephesi referandumdan güçlü bir “hayır” çıksaydı çok sevinecekti. Zira güçlü bir “hayır” onlara Türk halkının AK Parti dışında bir alternatif aradığını gösterecekti.

Peki, şimdi Washington nasıl hareket edecek? Bunun ipuçlarını bu hafta görmeye başladık. Obama yönetiminin Uluslararası düşünce kuruluşu “German Marshall Fund”un (GMF) yeni yayımlanan “Transatlantik Eğilimler” raporunun sonuçlarına verdiği tepki anlamlıydı. Bu raporun sonuçlarına göre Türk kamuoyunda Batı’dan uzaklaşma ve Ortadoğu’ya yakınlaşma yönünde ciddi bir eğilim var. Rapor Türkiye’de genel gidişatın bir toplumsal “eksen kayması” yönünde olduğunu belirtiyor. Rakamlara bakarsak ortaya gerçekten de çarpıcı bir tablo çıkıyor. Mesela Türkiye’nin hangi ülkelerle en yakın işbirliği yapması gerektiği konusunda halkın yüzde 20’si Ortadoğu’yu tercih ederken, sadece yüzde 13 AB’yi seçiyor. AB üyeliğine olumlu bakanların oranı sadece yüzde 38. Oysa 5 yıl önce bu oran yüzde 78 idi. AB’ye üyeliğin gerçekleşebileceğine inananların sayısı ise sadece yüzde 26. Rapora göre Türk kamuoyunda NATO’ya destek verenlerin oranı sadece yüzde 30. Amerika’nın Türkiye’deki imajı ise yerlerde sürünüyor. Bütün Batı ülkeleri içinde ABD Başkanı Obama’ya en düşük güven gösterenler yüzde 28 oranıyla Türkler. En yakın işbirliği açısından ABD’yi seçenlerin oranı ise sadece ve sadece yüzde 6. Yani Türkiye’nin yüzde 20si Ortadoğu’ya sıcak bakarken, sadece yüzde 6’sı ABD’yi Türkiye’nin en yakın ortağı olarak görüyor.

Normal şartlar altında AK Parti’ye kızgın bir Obama yönetiminin bu raporu ciddi bir fırsat olarak değerlendirmesini ve Ankara’yı yeterince NATO ittifakını ve Batı ile ilişkilerini korumadığı için eleştirmesini beklerdiniz değil mi? Ne de olsa bundan sadece birkaç hafta önce ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon, “Türkiye’nin NATO’ya, Avrupa’ya ve ABD’ye bağlı kaldığının kanıtlanmasına ve gösterilmesine ihtiyacımız var. Türkiye’nin Batı ittifakı konusunda insanlar daha önce hiç olmadığı kadar kuşkulu. Bu kötü bir durum ve ABD’nin Türkiye’ye destek vermesini zorlaştırıyor” demişti. Oysa geçtiğimiz hafta aynı Philip Gordon GMF’te bu rapor vesilesiyle katıldığı toplantıda Türkiye konusunda son derece olumlu bir analiz yaparak, ABD yönetiminin Ankara’da bir eksen kayması veya Batı’dan uzaklaşma yönünde bir endişe taşımadığını ve Türkiye’nin ABD için çok önemli bir “stratejik ortak” olduğunu vurguladı. İşte size referandumun Washington üzerinde etkisi. Bu referandum sayesinde Obama yönetimi Türkiye’nin bir dönem daha AK Parti tarafından yönetileceğini kavramış durumda. ABD’nin tercihi “pragmatik” olmaktan yana.

About this publication