America’s “Buddies” Collapsing!

<--

ABD’nin dostları çöküyor!

Bugün Cuma.. Kahire’de, İskenderiye’de kitleler durdurulamaz, sokaklar kontrol edilemez, Hüsnü Mübarek ansızın ülkeyi terk eder mi? Elbette çok zor, elbette uzun bir kriz geçmişi olan Mısır’da hiçbir şey bu kadar kolay değil. Ama imkansız da değil.

“Cemal, babanı da al ve git” diyenler bugün için bütün ülkede isyan çağrısı yaptı. Bütün siyasal kesimler, muhalefet grupları çağrıya olumlu cevap verdi. Olağanüstü güvenlik önlemine rağmen on binler, yüz binler sokağa çıkabilir mi? Çıkarsa ne olur?

Mısır’da isyan, isyan sonrası devrim İran devrimi gibi, belki ondan daha fazla etkili olacaktır. Orta Afrika’dan, Kuzey Afrika’dan İran sınırına kadar bütün bölgeyi, ülkeleri sarsacaktır. Taşlar yerinden oynayacak, işte “domino etkisi” o zaman kendini gösterecektir.

Erken konuşmamak, muhtemel olmayanı söylememek gerekiyor. Ama on yılların birikmiş öfkesi, Arap-İslam dünyasının şerefini lekeleyen kirli politikalara yönelik hazımsızlık, Tunus’ta yaşananların sokaklara verdiği coşku ve cesaret, en önemlisi de zamanlama, böyle bir sürpriz sonuca yol açar mı?

Neden olmasın! Tunus olaylarındaki sessizlik, ilgisizlikten sonra gelen sürpriz yeni sürprizleri beslemiş olamaz mı? Her şey mümkün. Dolayısıyla muhtemel olan her şeyi ciddiye almak zorundayız. Mübarek rejiminin en zayıf döneminde, bölgesel güvenlik meselelerini büyük oranda İsrail’in güvenlik önceliklerine terk ettiği bir dönemde, Mübarek sonrasının ne olacağını kimsenin bilmediği bir dönemde bu beklenti abartı olmamalı. Elbette Mısır’da çok kanlı iç çekişmeler yaşandı, isyanlar ve bu isyanlara yönelik ağır baskılar yaşandı. Elbette Mübarek rejimi çok güçlü.

Öyleyse üç ihtimal var: Gösteriler bir süre devam eder, Mısır tarzı güvenlik önlemleri ile, binlerce kişinin tutuklanmasıyla, onlarca kişinin ölümüyle bastırılır. Veya; geçici siyasi ve ekonomik iyileştirmeler yapılır. Bu iyileştirmeler ABD ve Batı’dan da destek görür. Öfke yatıştırılır ya da dondurulur. Mübarek sonrasına yumuşak geçiş yapılır. Ya da, isyan giderek büyür. Bütün siyasal grupların katılımıyla şehirler harekete geçer. Mübarek devrilir. Demokrasi ve özgürlük alanında bir çığır açılır.

Eğer şu anki durum sadece Mısır’a özgü gerekçelerle başlasaydı, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu hareketlendiren dalga söz konusu olmasaydı üçüncü ihtimal söz konusu bile olamazdı. Ama tuhaf biçimde bütün bölge sallanıyor ve geniş çaplı bir hareketlenme söz konusu. Böyle olunca da bu ülkelerin hiç biri kendini bu dalganın dışında tutma gücüne sahip olamayabilir.

Gerçekten bu işi planlayanlar var mı? Soru bu ve ne yazık ki, cevabı net olarak verilemiyor. Kadife devrimlerde olduğu gibi, Batılı güçler ve sivil toplum kuruluşu adı altında faaliyet gösteren politik gruplar belirgin biçimde öne çıkmış değil. Böyle bir ihtimal her zaman sorgulanacaktır ancak “ABD, eskiyen rejimleri kendi eliyle değiştiriyor” bakışı çok da sağlıklı ve gerçekle örtüşen bir bakış olmayacaktır. Birilerinin bir şeyleri yönetmesiyle, gelişen bir hareketten yararlanmaya çalışmasının aynı şey olmadığını bilmek zorundayız.

Şu an olan: Bütün Ortadoğu’da Amerika’nın dostları çöküyor. Lübnan’da bu oldu. Tunus’ta bu oldu. Mısır ve Yemen’de ABD’nin dostlarına karşı kitleler ayakta. Yolsuz, acımasız ama ABD müttefiki olan her lider ve rejim hedefte. Hal böyle iken, bütün bu olanların ABD tarafından planlandığını, dost rejimleri devirmek için harekete geçildiğini söylemek biraz zor görünüyor.

Bugün Cuma ve Mısır’da olduğu gibi bir çok ülkede, başkentte protestolar olacaktır. Bugünden sonra ne olacağını kimse bilmiyor. O rejimler bile bilmiyor. Mısır’da olası bir değişim bütün bölgeyi değiştirecek. Bölgedeki değişim küresel güç kaymalarını inanılmaz ölçüde hareketlendirecek. Geleneksel aktörlerin bir çoğunun etkisi azalacak, yeni aktörler öne çıkacak.

Bu, yüz yıllık bir dönüşüm olacak. Tabi olursa…

About this publication