Mısır’ın ekseni kayarsa İsrail ve ABD ne yaparlar?..
Cemal Abdülnasır’ın ölümü ertesinde Enver Sedat Mısır Devlet Başkanı olmuştu.
Bizde de 12 Mart 1971 darbesi yapılmış ve Demirel Başbakanlıktan istifa ettirilmişti.
Nisan ayında Kahire’deydim.
Arap dünyasının yeni liderleri olan Mısır’ın Sedat’ı, Libya’nın Kaddafi’si ve Sudan’ın Numeyri’si ile röportajlar yapmak üzere yola düşmüştüm.
1970’in eylülünde ölen Abdülnasır’ın arkasından kitlelerin nasıl bir mateme girdiği hâlâ hatırlardaydı.
Kahire Üniversitesi’nden bir grup gençle birlikte bir kahvehanede oturmuştuk. Onlar da Abdülnasır’ın cenazesinde feryatlar atan, üstlerini başlarını parçalayan kalabalıkların arasındaydılar.
Birine sordum.
– Çok mu seviyordun Abdülnasır’ı? Onun yerinin doldurulamayacağını mı düşünüyorsun?
Bizi çok yordu
Hiç düşünmeden cevaplamıştı sorumu:
– Ondan nefret ediyordum. İsrail’le savaşlara soktu bizi ve hep yenildik. Arap dünyasının liderliği, Afrika kıtasının liderliği ve 3’üncü Dünya’nın liderliği için harcadığı çabalar yüzünden Mısır’ın enerjisini ziyan etti. Sosyalizm adı altında yoksulluğu yaygınlaştırdı.
Onun yokluğunda biraz nefes alıp, kendimize dönebileceğiz. Çok yordu bizi.
Yeni Devlet Başkanı Sedat’ın kardeşlerinden birinin (yedi kardeştiler) evinde akşam yemeğine davetliydim.
Ona da sordum:
– Ağabeyin her cuma Abdülnasır’ın mezarını ziyaret edip gözyaşı döküyor hâlâ… Çok mu severdi Abdülnasır’ı?
O da bir önce sözünü ettiğim genç gibi konuştu:
– Aslında o dua etmiyor orada… Mısır’ı düşürdüğü durumdan ötürü herhalde lanet okuyordur Abdülnasır’a… O maddi ve manevi açılardan tam bir enkaz bıraktı gerisinde…
Sedat’tan Mübarek’e
Enver Sedat kökten İslamcı bir yüzbaşı tarafından öldürüldüğü 1981’in Ekim’ine kadar geçen 11 yılda, Nasır’ın tam tersi bir yol izledi.
İsrail’le anlaştı, Amerika ile uzlaştı, yorgun Mısır’a nefes aldırmak için tüm politikaların yolunu açtı.
Bu arada Abdülnasır’ın sol kesimden ideologları sayılan isimleri (Ali Sabri, Muhammed Faik, v.b.) tasfiye etti.
Şimdiki Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’le röportaj yapmak için de iki kez ziyaret ettim daha sonra Mısır’ı.
Abdülnasır’dan da Enver Sedat’tan da daha renksiz bir kişiliğe sahipti.
Ama dış konjonktüre tam olarak uyumlu bir Mısır siyaseti üretmişti.
Hem İsrail’i, hem Filistinlileri, hem Amerika’yı, hem Arap hanedanlarını idare edebiliyordu.
İçeride de turizmi, endüstriyi canlandırmış, yabancı sermayeye iyice açmıştı Mısır’ı.
30 yılın bıkkınlığı
Ama anlaşılıyor ki despotik bir yönetim ne yaparsa yapsın 30 yıl sonra bıkkınlık veriyor.
Ayrıca Mısır gibi çözüm bekleyen sorunları çözümlenenlerden çok daha hızlı artan Mısır gibi ülkelerde, toplum bir kıvılcımla patlamaya hazır haldedir.
Yani iç dinamiklerin ağırlığı dış konjonktüre uyumla eş değerdedir.
Kahire’de, İskenderiye’de ve diğer kentlerde sokakları dolduran, Mübarek’in gitmesini isteyen ve aralarında hem yağmacıların hem de provokatörlerin bulunduğu kalabalıklar, bundan sonra Mısır’ı nasıl bir yönetim tarzının beklediğini ne biliyorlar ne de hesap ediyorlar.
Ama herhalde İsrail’deki ve Amerika’daki karar merkezleri Mübarek’ten daha huzursuz ve uykusuz geceler yaşamaktalar.
Mısır’ın dış politikadaki ekseni kayarsa, tüm Ortadoğu’nun dengeleri değişecektir.
Mübarek’in öyküsüne gelince.
Tüm despotlar için en sağlıklı ölüm iktidardayken gelen ölümdür.
Devrik despotların iplikleri yaşarlarken pazara çıkar.
Leave a Reply
You must be logged in to post a comment.