Michael Bloomberg. Resmi rakamlara göre 18 milyar dolarlık servetin sahibi.
Dünyanın dört bir yanında adını taşıyan televizyon kanallarıyla finans sektörüne yön veriyor.
İşte bu adam aynı zamanda dünyanın en gözde metropolü olan New York’un da belediye başkanı.
Ama yılda 1 dolara yapıyor bu işi.
“Niye” diye soranlara; “Çünkü başka New York yok!” şeklinde cevap veriyor.
Önceki gün bu ilginç adamla tanışma fırsatı buldum. Sağ olsun Kadir Topbaş sayesinde.
Bizi sonradan Bloomberg’in kız kardeşi olduğunu öğrendiğim Marjorie B. Tiven karşıladı. Meğer başkanın kız kardeşi de belediye bünyesinde çalışıyormuş. Bloomberg’in sağ kolu gibi görev yapıyor. Ağabeyinin randevularını o ayarlıyor, görüşmelerde bizzat yer alarak içeriğine dahil oluyor falan. Düşünün böyle bir durum Türkiye’de yaşansa yer yerinden oynar, muhalefet, “Belediyeyi aile şirketi gibi yönetiyorlar!” diyerek halkı ayağa kaldırır, ondan sonra da o belediye başkanı değil kız kardeşini kendisine yardımcı yapmak, belediye binasının kapısından içeri bile sokamazdı!
Topbaş-Bloomberg görüşmesine gelince.
Yaklaşık 40 dakika falan sürdü.
Az sayıda kişi o görüşmenin bütününe tanıklık edebildi. Bloomberg, Topbaş’a kendisini ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti belirttikten sonra, lafı İstanbul’a getirdi. 7 yıl önce geldiğinde Four Season Otel’de kaldığını ve çok etkilendiğini anlattı. “Büyülendim şehrinizden” dedi. Bunun üzerine Kadir Bey, bir kez daha gelmesi için davet etti onu. Sonra iki başkan karşılıklı bilgi alışverişinde bulundu. Bloomberg, New York’un en büyük probleminin trafik olduğundan yakınınca Topbaş İstanbul için de büyük sorun teşkil eden meseleye dair uygulamalarından bahsetti. Etkilendi, Topbaş’ın anlattıklarından. Ondan olsa gerek konuşmaları not alması için gözüyle işaret çaktı yardımcısına.
Görüşmenin sonunda ise ilginç bir durum yaşandı.
Bunu da muhakkak aktarmak istiyorum.
Anı fotoğrafı çekiminden önce kız kardeş Twin elindeki hediye paketini Topbaş’a uzattı. İçinden New York’un sembolü olan gümüş büyük bir elma çıktı. Başkan Bloomberg, “Bu çok güzel armağanı size hediye etmekten dolayı çok mutluyuz. Üstelik bunun için belediyenin kasasından da tek kuruş harcamadık. Çünkü bu hediyeleri bize sponsorumuz olan Tıffany@Co yapıyor” dedi.
Doğrusunu isterseniz Başkan Bloomberg’in özenle yaptığı bu son açıklama bana çok tuhaf geldi. Sanırım bizim gelenek ve göreneklerimizle pek örtüşmeyen bir izahat olduğundan…
Düşünün adam dünyanın sayılı zenginleri arasında gösteriliyor. Sırf yaşadığı kente sahip çıkmak adına bilabedel yöneticilik yapıyor. Ama taş çatlasa 500 dolar değerinde olan bir hediyenin parasını bile kendi cebinden ödemiyor. Durumdan o kadar etkilenmişim ki o görüşmeden sonra akşam yemeğinde tanıştığım New York’un yeni taksi projesinin mimarı olan Karsan’ın yöneticisi William Wachtel’e aktardım yorumumu.
Wachtel’den aldığım cevap da gerçekten şaşırtıcıydı:
“Şaşırmayın! O açıklamayı yapmak zorunda. Çünkü Amerika’da belediye kasasından bir kalem bile alıp birilerine hediye edemezsiniz!”
Sonra ekledi: “Bir gün ona, ‘Bu şehir için servetini bağışlar mısın?’ diye sorsalar eminim New York’a olan aşkından dolayı bir saniye bile düşünmez ama gelen misafirlere de cebinden para harcayarak hediye alamaz. Çünkü Bloomberg dünya çapında ilgi gören bir belediye başkanı. Bırakın başka şehirlerin yöneticilerinin falan görüşme isteğini, bazı başbakanların, devlet başkanlarının bile görüşmek için çabaladığı bir yönetici. Abartmayayım ama en az Obama kadar prestije sahip bir isim. O nedenle Topbaş’la görüşmüş olması, heyetini New York’ta ağırlamış olması falan İstanbul için çok kayda değer bir durum.”
Vesselam… Amerikalılar gerçekten ilginç insanlar.
Eminim daha onlardan öğreneceğimiz çok şey var.
Ama zannımca onların da insan ilişkileri adına bizlerden öğrenmek mecburiyetinde olduğu çok şey var!
Yalan mı?
Leave a Reply
You must be logged in to post a comment.