Why Were Those Phone Calls from Washington Received?

<--

Washington’dan o telefonlar niye geldi?

Son terör saldırıları sonrasında Türkiye’ye en üst düzeyde, ivedi ve sıcak destek veren ülkelerin başında ABD geliyor.

Başkan Barack Obama, arkadaşı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı bizzat aradı. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, meslektaşı Davutoğlu’na telefon etti. Savunma Bakanı Leon Panetta da Türk muhatabı Yılmaz ile görüştü. Bu çapta Amerikan ilgisi dünyada kaç ülkeye nasip olur? Üstelik Obama yönetiminin tavrı, tepeden aşağıya kadar böyleydi. Mesela Amerikalı diplomatlar Washington Büyükelçiliği’ndeki muhataplarını arayıp başsağlığı dileklerini iletmişler. ABD sözcüleri Türkiye’nin meşru müdafaa hakkına destekle sınırötesi kara operasyonlarına da itiraz etmediler. Kısacası kara gününde Türkiye’ye birinci sınıf bir dost ve müttefik muamelesi yapıldı.

Erdoğan talep listesini Obama’ya verdi

PKK terörüne karşı mücadelede, belki 1 Mart 2003 tezkere krizinden sonraki birkaç yıl hariç, bize en çok destek veren ülkelerin başında ABD geliyor. 2007’deki anlık istihbarat anlaşması ve Irak-Türkiye-ABD üçlü mekanizma süreci Türkiye’ye birçok avantaj sağladı. ABD yapabileceği her şeyi yapmıyor olabilir. Çünkü sonuçta bu, birinci dereceden bir Amerikan sorunu değil. Ama Türkiye’nin terörle mücadelede en çok işbirliği yaptığı ülkelerden birinin ABD olduğu da tartışılmaz. Amerikalılar, bize kulak asmayan Avrupa’ya örgütün finans kaynakları üstüne gitmeleri için kuvvetli telkinlerde bulunuyorlar. Teröristlerin korkulu rüyası Sikorsky’ler, Cobra’lar Amerikan malı. İki ülke arasındaki terörle mücadelede işbirliği, eşbaşkanlığını paylaştıkları yeni kurulan Terörizmle Mücadele Küresel Forumu sayesinde de iyice pekişecektir.

Yapılan çok, ama daha yapılması gereken şeyler de çok. Türk tarafının ABD ile ikili görüşmelerde en öncelikli gündemi terörle mücadele olagelmiştir. Nitekim Başbakan Erdoğan, Obama’ya son New York görüşmesinde terör konusunda kapsamlı bir talepler paketi iletti. Amerikan yönetimi bu taleplere genelde olumlu bakıyor. Halledilmeleri zaman meselesi. Aynı durum, Irak’tan Türkiye’ye insansız hava aracı (İHA) nakli konusu için geçerli. Şu anda taraflar bir mutabakat muhtırası üzerinde çalışıyor. ABD, en geç kasım ayında bu araçları İncirlik’e kaydırmayı arzu ediyor. Her iki ülkenin de parlamentosunda onay mecburiyeti olmaması bu sürecin daha çabuk işlemesine yardımcı oluyor. Türkiye’nin İHA’ların silahlı versiyonu olan MQ-9 Reaper’lardan satın alma talebinde ise henüz somut bir gelişme yok. Diplomatik kaynaklar, Obama yönetiminin şu anda Senato’da engele takılabilir endişesiyle Kongre’ye onay başvurusu sürecini başlatmadığını, elverişli bir zaman kolladığını bildiriyor.

Ortada şöyle bir gerçek var: Ankara, terörle mücadelede Washington’a son derece bağımlı. Beyaz Saray ise yasal hareket zemini bulabilmek için Kongre’ye muhtaç. Hele muhalefetteki Cumhuriyetçiler Kongre’de çok güçlüyken. Bu şartlarda, Türkiye’nin hayati milli güvenlik çıkarları gereği Kongre’yle arasını iyi tutması elzem. Ancak özellikle İsrail’le yaşanan son gerginlikler, tam aksi neticeler hasıl etti. İsrail lobisinin Türkiye’ye Kongre’de sorun çıkarma kabiliyeti, Ermeni ya da Yunan lobisiyle karşılaştırılamayacak kadar yüksek. Türkiye Ortadoğu’daki yorgan kavgasında yorganı biraz da ben üzerime çekeyim derken, güneydoğusunda açılan ayaklarından üşüyor. İsrail’le gerginliğin düşürülmesi, Amerika’yla terörle mücadeledeki hayati işbirliğinin önünü daha da açacak, soğuk almamızı engelleyecektir.

Peki daha geçen seneye kadar Ankara’nın başta İran olmak üzere bazı politikalarından rahatsız olduğunu gizlemeyen Obama hükümeti neden son dönemde böylesine müzahir oldu? PKK’yla mücadelede de adeta bir dediğimizi iki etmemeye çalışıyor? Ben bunları, Ortadoğu’yu temelden sarsan son gelişmeler karşısında demokratik, ekonomik ve stratejik istikrar adası olarak Türkiye’ye önemli ölçüde bel bağlamalarına dayandırıyorum. Son olarak Kaddafi’nin feci şekilde ebediyyen devre dışı kalmasıyla Arap Baharı tüm hızıyla devam ederken, ABD stratejik ortağı Türkiye’nin ciddi iç sorunlar yaşayıp bölgeye dikkatinin dağılmasını arzu etmiyor. Hele kırılan fay hatlarından fışkıran stratejik ganimetlerden İran da nasibini almaya çalışırken…

Amerika bölgede yeni sorun istemiyor

Türkiye’nin terör konusunda rahatlatılması, ABD’yi de özellikle Irak’ta rahatlatacak. Zira Kuzey Irak’taki Kandil çıbanı, Türkiye ile Irak’ın arasını bozma potansiyeli taşıyor. Bu ise Irak’ı yörüngesine sokmak isteyen İran’ı Türkiye ile dengelemek isteyen ABD’nin işine kesinlikle gelmiyor. Obama cuma günü tüm Amerikan askerlerinin Irak’tan sene sonuna kadar çekileceğini açıkladı. Oysa Washington en azından bazı birliklerin kalmasını arzu ediyordu. Ancak Maliki hükümeti tüm taleplere rağmen Amerikan askerlerine dokunulmazlık hakkı vermedi. Ve neticede ABD, Irak’ta hem askerî hem stratejik açıdan Türkiye’ye çok daha bağımlı hale geldi. Soğuk Savaş’ta NATO’nun güney kanadında ABD için önemli idik. Arap Baharı’nda ise Türkiye yeni Ortadoğu’nun emniyet supabı olarak önemini tescil ettirdi.

Bütün bunlar muvacehesinde, kısa vadede PKK terörünün alt edilmesi ve uzun vadede Türkiye’yi yalpalatan Kürt meselesine nihai demokratik çözüm bulunması ABD’nin de çıkarına görünüyor. Washington’da Türkiye’ye yönelik şüpheler tamamen ortadan kalkmış değil. Ama Ankara’nın füze kalkanı radarına evet diyerek Tahran’ı, muhalifleri destekleyerek Şam’ı kızdırmayı göze alabildiğini göstermesi ABD’nin güvenini gayet müspet yönde etkiledi. Türkiye şimdi bu olumlu atmosferi, başta terörle mücadelede olmak üzere, somut getirilere dönüştürmeye çalışmalı. Ama herhalde işe İsrail’le ilişkileri en azından zevahiri kurtaracak bir seviyeye getirmeye çalışmakla başlamak gerekiyor…

About this publication