Not Being Able to Be a New Yorker

<--

Küresel ısınmaya gündemimiz dışı lüks bir problem diye bakıyorsak… Benden sonra tufan!

İkiz kulelere 11 Eylül saldırısında her kafadan ses çıktı. Çoğumuzun dün gibi aklında. Siyasi olaylara ilgiliyiz, heyecanlıyız.

Tavuskuşu gibiyiz.

Dünyamızın farkında değiliz.

ABD tarihinin en büyük doğal felaketi Sandy Kasırgası New York’u da vuralı bir hafta geçmedi. O bölgede yaşayan Amerikalılar dışında biz dünyalıları pek ilgilendirmedi.

Kasırga vurmadan önce Londralı arkadaşım telefonda:

“Amerikalıların başları dert görmemiş. Fırtına düşük ölçekli. Her zamanki gibi tehlikeyi abartıyorlar.”

Rönesansın aydınlanma kafası, haddini bilmezliğinin kibrinde, uygarlığımızın doğal afetler karşısında pamuk ipliğine bağlı olduğunu görememesinin aymazlığında. Kasırgayı anlatmak için yan yana sıralanan kelimeler felaket haberlerine alışmışlık duyarsızlığımızda olayı sıradanlaştıryor. Görüntüler, bizi ürkütmeyi beceremeyen üçüncü sınıf Hollywood filmi gibi.

Sular beş metre yükseldi. Dünya başkentinde yollar sel oldu. Kapitalizmin kalbi New York Borsası kapatıldı. Okullar, hastaneler, apartmanlar boşaltıldı. 45 kişi öldü. Milyonlar elektriksiz kaldı. Otomobil, metro tünellerini su bastı. Köprüler kullanılmaz oldu….

Neden oldu?

Sermaye medyası son yıllarda doğal afetlerle sık uyanan devin adını koymaktan korkuyor.

ABD’de bu mevsimde kasırga, Suudi Arabistan’a kar yağması gibi diyor uzmanlar. Amerika’nın son mart ayında normalde kar yağışı beklenen bölgelerin yazı yaşadığına, Mississippi, Ohio, Missouri gibi nehirlerin taşıp birbiri ardına sel felaketine yol açtığına işaret ediyor, Sandy Kasırgasını, küresel ısınmanın neden olduğu felaketler zincirinin halkası olarak görüyorlar. ABD başkan adayları ne seçim kampanyaları boyunca, ne de önceden hangi konuları tartışacaklarını kararlaştırdıkları münazaralarında, küresel ısınmayı telaffuz etmeye bile cesaret edemedi. Sandy Kasırgası’yla, Fukushima’dan sonra Three Mile İsland ve Indian Point nükleer reaktörlerinde yeni felaketlerin eşiğine geldiğimizden söz etmedikleri gibi.

Edemediler çünkü enerji tekellerinin desteği olmadan bırakın seçilmeyi, aday bile olamazlardı.

Küresel ısınmadan söz etmiyorlar çünkü bunun aynı zamanda dünya çapında insan hakları sorunu olduğunu göz ardı ediyorlar. Hint Okyanusu’nda asırlardır yaşadıkları adalarını, insan kaçakçılarının elinde telef olmayı göze alarak terk etmeye zorlanan göçmenler bugün küresel ısınma sorumlusu tüketim manyağı ülkelerin sokaklarında yeni iş köleleri. Deniz sularının yükselmesiyle kıyıma uğrayacak olanlar, Bangladeş gibi yoksul kıyı ülkelerinde yaşayanlar.

Ve ABD’de New York’un yaşam tehlikesi arz eden bölgelerinde oturanlar devletin korumasında evlerini terk ederken, selin basmasına ramak kaldığı Ryker’s Adası hapishanesinde 12.000 mahkûm koğuşlarında kilit altındaydı.

Birçok ülke gibi, dünyaya yerel konumundan bakan Türkiye’nin de ufku, küçümsenmeyecek de olsa, siyasi ulusal sorunlarla sınırlı: Sosyal-siyasal deprem habercisi açlık grevinde emir kulları, hapishanelerin de gazeteci sayısı dünya rekoru, 12 Eylül anayasasından da aldığı güçle Başbakan’ın emrinde tek parti hegemonyası, sınır savaşlarında taraf tutma provokosyonu, sermayesi gün be gün güçlenen Gülen cemaatinin devletleşmesi, yazboz tahtası eğitim sisteminin çökmesi, İstanbul’un tarihi ve doğal dokusunun sıradan bir üçüncü dünya şehrine dönüştürülmesi, Kürt sorunu….

Hepsinden önce, hepsinin temelinde demokrasi sorunu.

Ancak New York’ta olup biteni kaale almıyorsak, dünya sermayesinin politikacıları kuklalaştırarak, bırakın önlem almayı, adını bile telaffuz etmediği küresel ısınmaya gündemimiz dışı lüks bir problem diye bakıyorsak…

Benden sonra tufan!

Kasırganın ardından American Apparel adlı butik zincir, etki altında kalan bölgelerdeki müşterileri için %20 tenzilat yapacağını duyurmuş. Kampanyanın adı ‘Sandy Satışları.’

About this publication