Societal Polarization in the US and Turkey

<--

ABD ve Türkiye’de toplumsal kutuplaşma

WASHINGTON

Her ne kadar Türkiye’de “yaşam tarzı” ve “toplum mühendisliği” meselesi nedeniyle sürekli canlı olan toplumsal gerginlik ABD’ye oranla daha sansasyonel şekilde yaşanıyorsa da, Amerikan siyasetinde de benzer bir kutuplaşma söz konusu. Aslına bakılırsa, ABD ve Türkiye arasındaki siyasi dinamiklerde ciddi benzerlikler var. Son yıllarda her iki ülkede de hem siyasi hem de toplumsal boyutta ciddi kırılmalar yaşanıyor. Her iki ülkede de iktidar ve muhalefet arasında acımasız bir mücadele mevcut ve bu ideolojik mücadelenin verildiği en önemli alan yazılı ve görsel medya.

Daha önce bu köşede ifade ettiğim üzere, ABD’de biraz FOX TV seyretseniz, Obama’nın Müslüman ve sosyalist bir diktatör olduğu izlenimini edinebilirsiniz. Demokratların tercihi MSNBC ise Cumhuriyetçileri bir Faşist parti gibi göstermekten çekinmiyor. Başka bir benzerlik her iki ülkenin de sürekli seçim havası içinde olması. Yerel, genel, başkanlık, ara dönem derken adeta bir seçim bitiyor diğeri başlıyor.

Kanımca sadece toplumsal ve siyasi dinamikler bu kutuplaşmayı anlatmaya yetmiyor. Her iki ülkede de siyasette artan tansiyonu anlamak için ekonomiye bakmak gerekiyor. 2012 seçimlerini kötü giden ekonomiye rağmen beklenmedik derecede rahat kazanan Obama şimdi siyasi hayatının en zor günlerini yaşıyor. Her ne kadar ekonomi cılız bazı canlanma sinyalleri verse de, işsizlik oranı bir türlü düşmüyor. Obama’nın güçlendirmeye çalıştığı sosyal devlet ve sağlık sigortası sistemi bu ortamda Cumhuriyetçi muhalefet tarafından abartılı şekilde “sosyalizmin ayak sesleri” olarak görülüyor. Öte yandan, ABD ekonomisindeki göreceli canlanma şimdi bütçe kesintileri ve FED’in sıkılaşma sinyalleri veren para politikası nedeniyle tehdit altında.

Türkiye’ye baktığınızda benzer bir manzara var. Siyasi gerilimin arkasında zorlaşan ekonomik dinamikler var. Bilindiği gibi Türk ekonomisi, verdiği yüksek cari açık yüzünden kırılgan bir yapıya sahip. Enerji ve hammadde ithalatına bağlı olan bu cari açık, küresel likidite, yani sıcak para akışı sayesinde tehlikeli boyutlara ulaşmıyor.

FED’in son yıllarda uyguladığı aşırı düşük faiz ve esnek para politikası bütün dünyaya likidite pompaladı. Şimdi yeni FED başkanı faizleri artırma sinyalleri verirse küresel likidite azalacak. Türkiye gibi yükselen pazarlardan sıcak para çıkışı zaten bir süredir yaşanıyor ve bu sıcak para çıkışı ancak yüksek faiz uygulanırsa duracak. İşte bu durum Türkiye’de siyasi gerginliği daha da pompalıyor çünkü yüksek faiz, kalkınma hızı, üretim, işsizlik gibi konularda ciddi sorun yaratacak.

Türkiye 2014 Mart yerel seçimlerine ekonomik dinamiklerde bu tür ciddi sorunların oluşmaya başladığı bir konjonktürde girecek. Ve bu yerel seçimler önümüzdeki 10 yıla damga vuracak önemde. AK Parti’nin performansı Çankaya hesapları ve Başkanlık rejimi gibi konularda belirleyici olacak. Peki, oy potansiyelini belirleyecek en önemli unsur ne? Tabii ki ekonomi. Türk ekonomisinin en son alarm sinyalleri verdiği 2009’da yapılan yerel seçimlerde AK Parti yüzde 39 oy almıştı. Ama iki yıl sonraki 2011 genel seçimlerinde, ekonomi iyi giderken, oylar yüzde 50’ye çıkmıştı. İşte bütün bu nedenlerle ABD ve Türkiye’deki toplumsal kutuplaşmaya sadece siyasi ve sosyolojik değil biraz da ekonomi perspektifinden bakmakta yarar var.

About this publication