To Attack or Not to Attack

<--

Hakiki stratejik ortaklar İsrail ve ABD’nin başındaki yeni yönetimlerin liderleri, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Barack Obama’nın geçen pazartesi Beyaz Saray’da yaptıkları ilk görüşme, ortaklığın ağır bir “İran stresi” altında olduğunu teyit etti.

İran’ın, bir biçimde engellenmezse, belirli bir süre sonra nükleer bir güç haline geleceğinin kesin olması, İsrail’in uykularını kaçırıyor… İsrail “nükleer bir İran”dan varlığına yönelmiş bir tehdit algılıyor ve önkoşulsuz diplomasinin bu tehdidin bertaraf edilmesinde etkili olabileceğine de inanmıyor. İsrail’e göre İran’ın asıl hedefi uluslararası camiayı mümkün olduğu kadar oyalayıp, zaman kazanmak ve sonunda “nükleer statü”ye erişmek… Bu nedenle İran’a karşı acilen, çok taraflı ve sert yaptırımlar uygulanmasını, bunlar da sonuç vermezse askeri seçeneğe başvurulmasını, yani İran’ın nükleer tesislerinin vurularak programın akamete uğratılmasını istiyor İsrail…

Bu nihai seçeneğe başvurulacaksa, bu işi ABD’nin yapması İsrail’in asıl arzusu… Bu olamayacaksa, ABD’nin kendilerine İran’a saldırı için “yeşil ışık” yakmasını istiyorlar.

Ancak gelen haberlerden anlaşılıyor ki, 18 Mayıs’ta Oval Ofis’te yarım saat sürmesi öngörüldüğü halde birbuçuk saatte biten ikili görüşmede Obama’nın Netanyahu’ya yaktığı ışığın rengi beklendiği gibi “kırmızı” olmuştur.

Netanyahu’ya kırmızı ışık

Netanyahu, Obama’dan net bir şekilde, “Sakın ha kendi başınıza bir işe kalkışmayın” mesajını almıştır… Çünkü Obama yönetimi önceliğini Irak’ta istikrar ve Afganistan/Pakistan sorununa vermiş iken Ortadoğu’da yeni istikrarsızlıklar doğuracak fazladan bir savaşı hiç mi hiç arzulamamakta ve İran’ı nükleerleşmekten vazgeçirmek için önkoşulsuz diyaloğu denemek istemektedir.

Netanyahu’nun Oval Ofis’te Obama’dan duymak istediği, diyaloğun en azından vadesiz olmayacağıydı… ABD Başkanı da İsrailli konuğunu tatmin etmeye matuf bir açıklama yaparak, “Diplomatik açılımlarına İran’dan yıl sonuna kadar pozitif bir karşılık beklediklerini” ve “İran’la ilanihayet müzakere etmeyeceklerini” söyledi.Ancak, müzakereler sonuç vermezse girilmesi beklenen yolun sonunda ABD’nin İran’ı bombalayacağına da kesin gözüyle bakmak mümkün değil. Washington’da nükleer İran’la yaşamanın zihinsel egzersizleri uzun zamandır yapılıyor. ABD, “nükleerleşmiş İran”a karşı muazzam caydırıcı gücüne güveniyor; müttefiklerinden de kendisine güvenmelerini bekliyor… Ama İran ilk denemesini yaptıktan sonra bölgede başlaması mukadder olan nükleer silahlanma yarışını nasıl durduracağını bilmiyor. ABD’nin korkulu rüyası da işte bu…

CSIS’in ‘İsrail saldırırsa’ raporu

Washington’daki prestijli “Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi” (CSIS) 15 Mayıs’ta “Obama, Netanyahu ve ABD-İsrail İlişkilerinin Geleceği” başlıklı bir rapor yayımladı. Kıdemli ve tanınmış uluslararası güvenlik uzmanı Profesör Anthony Cordesman’ın imzasını taşıyan rapor, İsrail’in İran’a saldırı seçeneğini, limitleri ve olası sonuçları çerçevesinde inceleyen bugüne kadar yapılmış en kapsamlı çalışma…

Raporda, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini vuracak kapasiteye sahip olduğu, ancak çok karmaşık ve çok riskli olarak nitelenen böylesi bir operasyonun başarıya ulaşmasını garanti eden hiçbir faktörün de bulunmadığı belirtiliyor. Raporun ana fikri bu…

Diğer bir ilginç bilgi de İsrail istihbaratının, İran’ın 2009-2012 yılları arasında nükleer silaha sahip olmasını beklediği, buna karşılık Amerikan istihbaratının “geriye dönüşü olmayan nokta”nın 2013’ten önce geçilemeyeceğini öngördüğü yönünde.

Stresin parametreleri

İsrail’in, savunma politikasının en önemli ilkesi gereği, bugüne kadar hiçbir stratejik girişimi ABD’nin bölgedeki stratejik çıkarlarını tehlikeye atmak pahasına başlatmadığı bir veridir. Ama her dört İsrailliden birinin, İran nükleerleşirse ülkesini terk etmeyi düşündüğü, yüzde 41’inin de İran’ın vurulmasını istediği bir stres ortamında stratejik ortaklığın bu en hassas ilkesini ayakta tutmak için İsrail’in bazı bedeller ödeyeceği de açık.

Şimdilik kesin gibi görünen tek şey, 2009’u rahat geçireceğimiz.

About this publication