Türkiye ve Amerika arasında pek de parlak gitmeyen ilişkilerin bir değerlendirmesini yapmak için EDAM isimli düşünce kuruluşunun davetlisi olarak Bodrum’dayım. Benim gibi Washington’da yaşayan ve genelde ABD dış politikasını ve Washington’daki tartışmaları Türk okurlara yansıtmaya çalışan biri için Türkiye’den Amerika’ya bakmak her zaman yararlı oluyor. Zira Türkiye’deki havayı Washington’dan objektif olarak takip etmek son derece zor. O nedenle, önce her zaman yaptığım gibi Washington Ankara’ya nasıl bakıyor, anlattıktan sonra, biraz da işler Türkiye’den nasıl gözüküyor konusuna değinmek istiyorum.
Önce Washington’dan başlayalım. Obama yönetimi şu aralar seçim döneminde. Gündem iç politika ve ekonomi. Cumhuriyetçi Parti büyük ihtimalle Kongre’de tekrar sayısal çoğunluğa ulaşacak. Ekonomideki kötü gidiş ve yüzde 10’un altına bir türlü inmeyen işsizlik oranı nedeniyle Amerikan halkı Obama’ya kızgın. Bu ortamda dış politika ve Türkiye pek gündemde değil. Öte yandan ABD-Türkiye ilişkilerindeki temel sorunlar devam ediyor. Kanımca, Amerika’ya monolitik, yekpare bir şekilde bakmak yerine: Beyaz Saray, Kongre, Pentagon (Savunma Bakanlığı), Dışişleri Bakanlığı nasıl düşünüyor diye ayrı ayrı sormak daha sağlıklı. Mesela Kongre açısından Türkiye konusunda en büyük sorun İsrail’le devam eden kriz. Mavi Marmara krizi sonrasında Musevi lobisi artık Türkiye’yi neredeyse bir numaralı düşman ilan etmiş durumda. Benim en çok şaşırdığım konu Kongre’de böylesine Türkiye aleyhtarı bir ortam varken nasıl olup ta Ermeni Soykırımı yasa tasarısının tekrar gündeme gelmiyor oluşu.
Beyaz Saray’a gelince Türkiye bağlamında en büyük sorun İran. Türkiye’nin İran’a ekonomik yaptırımlar konusunda BM Güvenlik Konseyi’nde olumsuz oy vermesi Obama açısından bir dönüm noktası oldu. Keza geçtiğimiz haftalarda İran’dan Ankara’ya üst düzey ziyaretler ve “ticaret hacmini üç misline çıkarma hedefi” Beyaz Saray’da tam anlamıyla bir hayal kırıklığı yaratmış durumda. Ankara’nın Hamas konusundaki söylemi ve İsrail’le kriz ise Obama’nın Ortadoğu danışmanları arasında Türkiye konusunda bir “eksen kayması” izlenim doğuruyor. Doğru ya da yanlış ama algılama böyle.
Pentagon’a gelince durum daha değişik. Son iki haftadır Türkiye konusunda alarm zilleri çalınmasına neden olan konu ne İran, ne de İsrail. ABD Savunma Bakanlığı açısından en beklenmedik gelişme Türkiye’nin Çin’le bir askeri tatbikat düzenlemesi oldu. İki ülkenin hava kuvvetlerinin ortak tatbikat düzenleyeceği haberini alan Pentagon, TSK’nin F-16 uçaklarını kullanmaması için devreye girdi ve rahatsızlığını Ankara’ya iletti. Yani sonuç olarak Ankara-Washington ilişkilerinde şimdi bir de Çin sorunu var. ABD Dışişleri ise kanımca Ermenistan’la protokollerin unutulmuş olmasından halen rahatsız. Bu konuya özellikle Bakan Yardımcısı Philip Gordon çok önem vermişti. Ermenistan konusunda, İran, İsrail ve Çin meselesini ekleyince ABD Dışişleri açısından sorunlar daha da birikiyor. Sonuç olarak ortada pek parlak bir durum yok. Ama her şeye rağmen Türk- Amerikan ilişkileri geçmişte çok daha zor dönemlerden geçti. Eski günleri nostalji içinde ananların 1970’li yıllarda Kıbrıs nedeniyle yaşanan askeri ambargo dönemini hatırlamaları gerek.
Peki, Türkiye’de hava nasıl? Beni en çok etkileyen Türkiye’nin ekonomik performansı ve siyasi istikrarı sayesinde, kendisine gittikçe artan güveni. İran konusunda Türkiye’de bir tehdit algılaması yok. İsrail ise gündemde değil. İran konusunda tehdit algılaması yokken, neden ABD ile beraber hareket edelim, sorusu soruluyor. Ankara ekonomik yaptırımlar ile bir sonuç alınamayacağını, tam aksine İran’la daha fazla diplomasi ve ticaret gerektiğini savunuyor. Sonuç olarak Türkiye, Washington’dan gözüktüğünden çok daha bağımsız, güçlü ve kendine güvenen bir ülke izlenimi veriyor. Geçenlerde bir gözlemcinin dile getirdiği gibi Türkiye artık anti-Amerikan değil, post-Amerikan bir ülke.
Leave a Reply
You must be logged in to post a comment.