Obama and Ankara’s Common Concern: Lieberman

<--

Obama ve Ankara’nın ortak derdi Lieberman

Obama yönetimi kasımdaki araseçimleri kaybettikten sonra daha kendine gelemeden, hem içerde hem dışarıda ciddi şekilde sallanmaya başladı. İçerdeki durumu kısaca özetledikten sonra Türkiye’yi de yakından ilgilendiren dış politika gelişmelerine bir göz atalım. İç gündem her zaman olduğu gibi ekonomi. Cumhuriyetçiler hemen Obama’ya kendi projelerini dayatmaya başladılar. Cumhuriyetçi parti geçen hafta vergi meselesinde Obama’yı köşeye sıkıştırdı. Cumhuriyetçilerin amacı bir önceki iktidar, yani George W. Bush döneminde indirilen vergilerin düşük kalmasını sağlamaktı. Normal şartlarda bu vergi indirimleri yılsonunda sona erecekti. Obama prensip olarak bu vergi indirimlerinin sadece orta sınıf için devam etmesini istiyordu. Cumhuriyetçiler ise vergi indirimlerinin sadece orta sınıf için değil, yüksek gelirli zengin sınıf için de geçerli kalması gerektiğini savunuyordu. Sonuçta Obama taviz vermek zorunda kaldı ve Cumhuriyetçiler istediklerini elde ettiler. Tabii ki Demokrat Parti’nin sol kanadı bu duruma veryansın ediyor. Obama’ya omurgasız politikası nedeniyle ateş püskürüyorlar.

Dış politika alanında ise Obama her cephede irtifa kaybediyor. WikiLeaks nedeniyle Amerika kendi evini kontrol edemeyen ve inanılmaz derecede dağınık ve disiplinsiz bir görüntü içinde. Üstelik artık Amerikan diplomatlarına kimsenin güveni kalmadı. Kendini dünyanın lideri ve tek süper gücü olarak gören Amerika böylece WikiLeaks nedeniyle son derece vahim bir prestij kaybı yaşıyor. Bu WikiLeaks rezaleti yetmezmiş gibi, Obama’nın dış politikada her el attığı alanda ciddi başarısızlıklar ardı ardına geliyor.

Kuzey Kore ve Güney Kore arasında savaş rüzgârları esiyor. İran ile Cenevre’de tekrar başlayan görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı. Rusya ile imzalanan nükleer silahları azaltma (START) anlaşması Kongre’de tökezlemek üzere. Ve en son olarak Ortadoğu Barış Süreci iflas etmiş durumda.

ABD basınındaki yaygın kanıya göre İsrail yönetimi Obama ile adeta kedinin fareyle oynaması gibi dalga geçiyor. Tel Aviv rest çekmesi nedeniyle, zaten zayıf temeller üzerinde ilerleyen İsrail ve Filistin görüşmeleri artık durmuş durumda. Bütün çabalarına rağmen Obama yönetimi Netanyahu’yu yeni yerleşim merkezi yapılmaması konusunda ikna edemedi. Oysa sadece 90 günlük bir moratoryum için Washington kesenin ağzını iyice açmış ve İsrail’e 20 adet en ileri teknolojiye sahip F-35 savaş uçağı önermişti. Netanyahu’nun bu teklifi koalisyon ortağı Lieberman’ın yerleşim merkezleri konusundaki ısrarcı tutumu nedeniyle kabul edemediği söyleniyor. Washington’da yapılan son değerlendirmelere göre Netanyahu’dan asıl istenmesi gereken şey koalisyon ortağı Lieberman’ı değiştirmesi. Obama yönetiminin gözünde Lieberman artık gittikçe daha ciddi bir sorun haline geliyor.

Tahmin edeceğiniz gibi, Türkiye’de aynı dertten mustarip. Türk Dışişleri ve İsrail arasında devam eden görüşmelerde en önemli pürüzün Lieberman’ın taviz vermeyen duruşu olduğu biliniyor. Lieberman’ın dışarda kaldığı ve muhalefet partisi Kadima’nın koalisyona girdiği bir İsrail yönetimi düşünün. Böyle bir gelişme olursa hem Washington’un hem de Ankara’nın işi oldukça kolaylaşacaktır. Bazı söylentilere göre Obama yönetimi zaten bir süredir Netanyahu ile böyle bir pazarlık için çabalıyor.

Kadima’nın içinde olduğu ve Lieberman’ın dışarıda kaldığı bir Tel Aviv yönetimiyle hem Washington hem de Ankara çok daha rahat iş yapabilir. Ama anlaşılan o ki Netanyahu, Washington ile Lieberman arasında bir seçim yapmak istemiyor. Likud yönetiminin Kadima’ya kapısı açık. Ama Kadima lideri Tzipi Livni’nin mevcut koalisyona katılması şartıyla. Livni ise yeni bir koalisyon kurulsun istiyor. Durum böyle olunca hem Washington İsrail hattında, hem de Türkiye-İsrail ilişkilerinde sorunlar devam ediyor. Haksız bir durum bu ama konu İsrail olunca başarısızlık nedense hem Ankara hem de Washington’un hanesine yazılıyor.

About this publication