To US from Davutoğlu: Don’t Let Homs Become Another Sarajevo

<--

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İran ve Suriye’de olağanüstü kritik bir toplantı için Washington’da. Suriye konusunda bu kez Amerika Türkiye’ye değil, Türkiye Amerika’ya baskı kuruyor. Dışişleri Bakanı, Washington’a ‘İkinci bir Bosna’ya izin veremezsiniz. Humus Sarajevo’ya dönmesin’ uyarısında bulunuyor

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bugün Amerikan yönetimiyle masaya oturduğunda önlerinde iki büyük dosya olacak: İran ve Suriye.

Orta Doğu’da sıradan bir dönem yaşanmıyor; Suriye’de devrim, İran’da ise Türkiye’nin tüylerini diken diken eden İsrail’in saldırı ihtimali var masada.

Haliyle Dışişleri Bakanı’nın bugün Beyaz Saray, Hillary Clinton ve Pentagon’da yapacağı görüşme maratonu da sıradan olmanın çok ötesinde, yakın dönemde Orta Doğu ve Arap Baharı’nın kaderiyle ilgili olacak.

Bu yüzden de Davutoğlu’nun Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı’ndaki görüşme maratonunun 10 saati aşıyor oluşuna, Hillary Clinton’un yarınki programında 7 saati Türkiye için bloke etmiş olmasına şaşmamak lazım.

Ancak, bu gezide, şaşılacak şeyler de yok değil. Örneğin yıllardır Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrine birebir tanıklık yapan bir gazeteci olarak, genelde ABD’nin Türkiye karşısına bir ‘talepler listesiyle’ çıkmasına, Ankara’nın da kara kara düşünerek bu taleplere karşılık vermesine alışığım.

‘Saldırıları seyredemeyiz’

Bu kez tam tersine Davutoğlu’nun ABD’den net bir talebi var: ‘Suriye’nin Bosna’ya dönmesine izin vermeyin. Sınırımızda ikinci bir Sarajevo istemiyoruz. İç savaş ve sivil halka yönelik saldırıları seyredemeyiz.’

Bu uyarı neden? Türkiye neden Suriye konusunda Washington üzerinde ‘baskı’ kuruyor? Çünkü, medyaya yansıyan demeçler ve sert gözüken uyarıların aksine, ABD yönetimi Suriye konusunda kapsamlı bir adım atmaya niyetli gözükmüyor.

Washington’a gelmeden kavramakta güçlük çektiğim bu gerçeği, ABD başkentinde 48 saat geçirdikten sonra net bir biçimde gördüm. Görüştüğüm ABD’li yetkililer, uzun uzadıya Suriye’de neden Ankara’nın istediği tarz bir ‘tampon bölge’ yaratılamayacağını, neden içerde Humus gibi, Hama gibi abluka altındaki şehirlere yardım götürecek ‘insani koridorun’ mümkün olmadığını, neden BM’den herhangi bir izin çıkmayacağını, neden askeri seçeneğin masada olamayacağını anlatıp durdular.

İyi seçenek yok

‘Suriye’de kolay seçenek yok maalesef’ diyen üst düzey bir yetkili, Esad rejiminin içerdeki isyanla kendi kendine düşebileceğini umut ettiklerini söyledi. Diğerleri de benzer bir biçimde Suriye’nin iç savaşa sürüklendiğini, Türkiye merkezli muhaliflerden oluşan ‘Özgür Suriye Ordusu’na yardım yapmanın çok tehlikeli olduğunu, muhalefeti tanımadıklarını, muhaliflerin karizmatik olmadığını, diplomatik baskı dışında yapılacak bir şey olmadığını söyledi.

Yani garip kaçmasa açıkça Türkiye’ye dönüp ‘Bizden bu kadar hadi nolur siz deviriverin Beşar Esad’ı’ diyecek Obama yönetimi…

Washington Post’a haftasonu konuşan üst düzey bir Amerikalı yetkili, ‘Maalesef burada sihirli bir formül yok. İyi bir seçenek yok karşımızda’ dedi. Bir başkası da şu an sadece Esad rejimi üzerinde ekonomik baskı kurmak dışında bir seçenek olmadığını söyledi.

Özgür Suriye Ordusu

Kısacası Amerikalılar sert demeçler ve yumuşak diplomasi dışında Suriye konusunda ‘elini taşın altına koymaya’ niyetli gözükmüyor.

Bu durum, yani her gün minimum 30-40 kişinin öldüğü bir ülkede Beşar Esad’la yanyana yaşamak seçeneği, Ankara açısından artık kabul edilir değil. Türkiye, başta ABD olmak üzere dış dünyanın Suriye konusunda ‘çaresizlik’ değil aktif rol oynaması gerektiğini düşünüyor.

Davutoğlu da bugün Beyaz Saray ve Amerikan hükümetiyle yapacağı temaslarda, başta ‘Libya benzeri’ bir ‘gönüllüler koalisyonu’ kurulması olmak üzere bir dizi alternatifi gündeme getirecek.

Ankara, Washington’dan farklı olarak Suriye ordusundan ayrılan askerlerden oluşan Özgür Suriye Ordusunun ülke içinde ciddi bir güç haline geldiğini düşünüyor.

Davutoğlu, perşembe günü Kongre’deki temaslarında Amerikalı vekillere ordudan koparak Özgür Suriye Ordusu’na katılan asker sayısının 40 bine ulaştığını söyledi. Dışişleri Bakanı aynı zamanda Suriye şehirlerine ‘insani yardımın’ mümkün olduğunu vurguladı.

Türkiye, içerideki ölümlerin artması ve insan göçünün başlaması durumunda Antakya yakınındaki Idlib ya da Ürdün sınırında bir ‘tampon bölge’ oluşturulması seçeneğine karşı değil. Ancak, bunu tek başına yapmaya niyetli değil; ancak Arap ülkeleriyle birlikte ve ABD’nin de desteğiyle yapmak istiyor.

Türkiye’den ABD’ye baskı

İran konusunda da Davutoğlu, yarın Hillary Clinton ve Beyaz Saray’a yeniden diplomasi trafiğini başlatmak için ısrarcı olacak. İki yıl önce Tahran’ı nükleer takas anlaşmasına ikna ettikten sonra Washington tarafından reddedilince ağzı yanan Ankara, iki yıldır bu konudan uzak durmuştu. Ancak, son dönemde İsrail’in İran’a yönelik bir hava saldırısı olasılığı, Ankara’yı yeniden harekete geçirdi.

Türkiye, İran Dışişleri Bakanı Salihi’yi Batı ülkeleriyle bir araya getirip yeniden müzakere masasına oturtmayı, nükleer konuda bir kez daha pazarlık başlatmayı hedefliyor.

Dedim ya, pek alışık olmadığım bir gezi bu. Uzun yıllardır Washington’a gelirim, uzun yıllardır Türk-Amerkan ilişkileri üzerine yazıyorum; ama ilk kez Ankara’nın Washington üzerinde ‘baskı kurduğuna’ tanık oluyorum.

ya, yıllardır Türk-Amerikan ilişkilerini bire bir izleyen bir gazeteci için bile sürprizlerle dolu bir gezi bu.

Bakın Washington’da gördüğüm fotoğrafı olduğu gibi aktarayım.

Buraya gelmeden, füze kalkanı ve Arap Baharı nedeniyle Ankara’nın Washington’daki popülaritesinin yükseldiğinin farkındaydım. İkili ilişkilerin kimyası, biraz da Barack Obama ve Tayyip Erdoğan arasında, Obama’nın ‘dostluk’ diye tanımladığı yakınlık nedeniyle tam bir balayı döneminde. Ama açıkçası bu kadarını ben bile beklemiyordum!

Yıllardır Kıbrıs’tan Ermeni soykırımı iddiaları ve insan hakları ihlallerine kadar bir çok konuda Türkiye’ye kök söktüren Kongre’yi ele alalım….

Ağır topları ziyaret etti

Ahmet Davutoğlu, Perşembe günü Amerikan Kongresi’nde önemli komisyonları, azınlık ve çoğunluk liderleri, dış ilişkiler komitesini ve John McCain, Joe Lieberman, John Kerry gibi Amerikan siyasetinin ‘ağır toplarını’ ziyaret etti.

Gülücüklerin eksilmediği bir günden söz ediyoruz…

Geçen yıl Mavi Marmara nedeniyle neredeyse ‘kavgalı’ ayrıldığı dış ilişkiler komitesinde, bu yıl Suriye ve Arap Baharı konuşuldu. Email üzerinde görüş aldığım bir Kongre yetkilisi, bakanın ‘felsefi derinliğinden’ söz etti. Bir başka Amerikalı yetkili toplantıdaki övgü dolu sözlerini, ‘Sayın Bakan siz biz Arap dünyası için model değiliz diyorsunuz ama biz sizi model olarak görüyoruz’ diye tamamlamış. Kongre’nin ağır toplarından McCain, Lieberman, Lynsey Graham, geçen hafta Münih’te görüşmüş olmalarına karşın Davutoğlu’yla yeniden bir saat oturmakta ısrar ettiler. Ardından ısrarla Senato’yu gezdirdiler.

Oysa Davutoğlu’nun geçen yıl ABD Kongresi’ni ziyaret ettiğinde, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’yle adeta kanlı bıçaklı olmuş, Mavi Marmara sonrası yaşanan toplantıda Amerikalı vekiller Türkiye’yi yoğun bir biçimde eleştirmişlerdi. O kadar ki, Davutoğlu Kaliforniyalı bir vekilin İsrail uyarılarını sert çıkarak ‘Türkiye Cumhuriyeti dışişleri bakanına böyle konuşamazsınız’ demiş ve odadan çıkmıştı.

Eleştiriler gündeme gelmedi

Bu kez aynı komitede ne oldu derseniz, hem Türk hem de Amerikalı kaynaklar, bırakın eleştiriyi, Kıbrıs, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve İsrail’le ilişkilerin gündeme bile gelmediğini söyledi!

Daha önce İsrail konusunda Türkiye’yi eleştiren Dışişleri Komitesi Başkanı Ileana Ros Lehtinen, bu kez hızını alamayıp toplantı sonrasında Ahmet Davutoğlu’na sarılıverdi.

Dedim ya, kırk yıldır Washington’a gelirim, ben böyle muhabbet görmedim.

Üst düzey bir Dışişleri yetkilisi ‘Biz de şaşırıyoruz. Ama bu hava Arap Baharı ve füze kalkanı nedeniyle konjonktürel. Gün gelir tersine de dönebilir’ diyor.

Ama o zamana kadar, hükümet açısından Brüksel’de bulamadığı dostluk, Washington’da var.

About this publication