The Meaning of Obama’s Trip

<--

Obama’nın gezisinin anlamı

Siyasi gözlemciler ABD Başkanı Barack Obama’nın bugün başlayacak olan Ortadoğu seyahatini tanımlamakta zorlanıyorlar.

Bu “tarihi bir ziyaret” mi? Veya bir “barış gezisi” mi? Pek değil. Amerikan lideri bölgeye yani bir planla veya yeni bir diplomatik girişim niyetiyle gelmiyor.

Ama İsrail ağırlıklı bu ziyaret, sıradan bir gezi de değil. Belki de ziyaretin en önemli yanı, Obama’nın ikinci Başkanlık döneminin başında, ilk seyahatini bu bölgeye yapmak ihtiyacını hissetmiş olmasıdır.

Ziyaretin esas adresi İsrail’dir. Bu vesile ile buna Filistin ve Ürdün de eklenmiştir.

Obama başkanlığının ilk döneminde (Ankara’dan sonra) Kahire’ye gitmiş, oradan Arap ve İslam dünyasına seslenmişti. Başkan o dönem içinde İsrail’e resmi bir ziyaret yapmamış, İsrail liderleriyle Washington’da görüşmeyi yeğlemişti.

Gene ilk dönemin başlarında Obama İsrail-Filistin barış sürecinin ivme kazanması için çaba harcamış, ancak bu inisiyatifi sonuç vermemiştir. Bu arada geçen yıl Obama’nın İsrail Başbakanı Netanyahu ile arası iyice açılmış, bu da iki ülke arasında soğukluk yaratmıştı.

Güven tazelemek

Obama’nın tekrar seçildikten sonra ilk seyahatini İsrail’e yapmak istemesinin başlıca nedeni, bu soğukluğu gidermek arzusudur. Bunda iç politika faktörleri kadar, ABD’nin stratejik çıkarlarının da büyük payı vardır.

Bu nedenle analistler bu ziyareti daha çok İsrail yöneticileriyle “güven tazeleme” ve İsrail halkına yönelik bir “gönül alma” gezisi olarak görüyorlar.

Amerikan yetkilileri, İsrailliler gibi, bu ziyaretle ilgili beklentileri yüksek tutmamaya gayret ediyorlar. Bu da, yapılacak görüşmelerden yeni bir planın veya inisiyatifin çıkmayacağı anlamına geliyor.

İsrail, Filistin ve Ürdün’de yapılacak görüşmelerde üç dosya ağırlık taşıyacak. Bazı Amerikalı diplomatlar İran’ı başa alıyorlar. Obama nükleer krizi halletmek için biraz daha zamana ve sabıra ihtiyaç olduğu kanısında. Açıkçası İsrail’in tek yanlı bir askeri harekâta girişmesinden de kaygılı. Bu konuda Netanyahu’yu frenlemeye ve “bu işi bana bırakın” mesajı ile onu ikna etmeye çalışacak.

İkinci dosya Filistin meselesiyle ilgili. Müzakere sürecinin yeniden başlaması henüz gündemde gözükmüyor. Ama Obama her iki tarafa bu konuda esneklik göstererek (özellikle İsrail’in yeni yerleşim birimleri kurmayı durdurmak suretiyle) bu süreci başlatmaya teşvik edecek.

Fazla bulaşmadan…

Nihayet üçüncü dosya Suriye ile ilgili. Bu özellikle Ürdün için bir numaralı mesele. Ama Suriye konusunda görüş birliğinin bulunmasının pratikte daha aktif bir ABD rolüne yol açacağı da şüpheli…

Kısacası Obama’nın bu gezisinden sorunlara çözüm sağlayacak somut sonuçlar beklememeli. Bununla beraber bütün dünya tarafından yakından izlenecek olan bu ziyaretin sembolik anlamı var kuşkusuz…

Bu Obama’nın diğer bütün önceliklerine rağmen, bölgeyi önemsemekten vazgeçmediğini gösteriyor. Ancak zorunlu görmedikçe, bölgedeki sorunlara fazla müdahil olmamayı tercih ettiğini de hissettiriyor.

About this publication