Who Is That Senior US Official?

Edited by Gillian Palmer

<--

ABD’de ciddi sağlık sorunları görülse dahi mahkemeler artık GDO’lu ürün üreten ve tohum satan şirketlerin ticari faaliyetlerini durduramayacak.

GDO tartışması tekrar alevlendi. Mersin’de yakalanan binlerce ton pirince GDO’nun bulaşmış olması, birçok kişi için bardağı taşıran son damla oldu. Bazı kurumlar için de…

ABD konsolosluklarının tarım ataşelerinin çok önemli bir görevleri vardır: Amerikan tarım ürünlerini her ne pahasına olursa olsun savunmak.

ABD tarım lobileri Amerikan tarım şirketlerine tarım desteklerinin sürmesi için siyasetçilere her yıl milyonlarca dolar akıtır.

Ticaret ataşeleri tarımda ABD üstünlüğünü devam ettirmek için ABD devleti garantili krediler bulurlar ki ABD tarım ürünleri alınsın.

GDO başa bela

ABD’de GDO tarımına destek öyle garip meyveler vermeye başladı ki iki hafta önce ABD’de sırf GDO’lu tarım canavarı Monsanto’ya özel bir yasa çıkartırdı.

Ciddi sağlık sorunları görülse dahi mahkemeler artık GDO’lu ürün üreten ve tohum satan şirketlerin ticari faaliyetlerini durduramayacak. Yani mahkeme insanın canını alabilecek kadar güçlü ama Monsanto’nun GDO’lu şey üretmesini engelleyecek kadar güçlü değil.

Bunun nedeni ABD’nin çok büyük yatırımlarla geliştirdiği bütün dünyada üretimi ve satışı kısıtlanan, dünya kamuoyunun kesinlikle karşı olduğu GDO’lar, yani genetiğiyle oynanmış, değiştirilmiş gıdalar. Bu yüzden dezenformasyon gani.

Son bir hafta içinde bizde de ABD büyükelçiliği ve konsoloslukları üzerinden benzer bir kampanya örgütlendi. Birçok gazetede çıkan habere göre “bir üst düzey ABD’li yetkili” denilen şahıs, Tarım Bakanlığımızı eleştiriyor ve GDO konusunda Türkiye’yi muhafazakâr buluyor.

Sana ne kardeşim?

Diye sorabilirsiniz. Ama sormayın. Çünkü amaç Türkiye’yi ABD’nin GDO’lu tarım ürünlerini yığdığı bir ülke haline getirmek. Hadi ataşenin amacı belli. Peki gazeteciler buna neden alet oluyor? Dezenformasyona niye çanak tutuyor?

Mesela “bir ABD’li yetkili” diyor ki Avrupa Birliği’nde bile binde dokuzluk bir GDO’ya izin veriliyormuş, Türkiye hiç tolerans göstermiyormuş. Kullanılan dile bakın! Tolerans…

Oysa söylenen de yazılan da yalan. AB’de binde dokuz oranı sadece AB’nin biyogüvenlik kurulu olan EFSA’nın onay verdiği genlerin GDO’suz (dikkat GDO’suz) mısır, soya ve sairi kontamine etmesine, yani kirletmesine dair bir kural. Eğer bir GDO’lu ürüne AB’de izin verilmemişse, buna sıfır tolerans uygulanıyor.

Binde 1, binde yarım bile bulsalar AB içine girmesi yasak.

O zaman dert ne?

Lobilerin biti yine kanlanıyor. Esas amaç GDO’nun kamuoyu tarafından kabul edilmesini sağlayarak ABD tarım piyasalarının ellerinde patlayan GDO’lu şeyleri (gıda demek istemiyorum) Türkiye’ye sokmak.

İşin bir de stratejik boyutu var. Dünya tarımını kontrol eden, dünya siyasetini kontrol eder. Özellikle küresel ısınmanın yol açtığı felaketlerin artmasıyla tarımsal ürün arzında ciddi dalgalanmalar oluyor. Bu nedenle tarımsal ürün stokları eriyor.

Bu da gıda egemenliğini yitiren ülkelerin siyasi güçlerinin azalmasına yol açıyor. ABD elindeki bu silahı rahatça kullanmak için ve deyim yerindeyse dünya tarımını bitirmek için elinden geleni yapıyor. Bizim gazetecilerimiz de sağ olsunlar her duydukları bilgiye atlayıp sayfa sayfa yazıyor, açıp var mı aslı diye bir bakmıyorlar.

About this publication