Aslında dış politika konusunda yazılacak çok şey var. ABD Suriye konusunda nihayet politika değiştiriyor. İran’da seçimlerde büyük bir sürpriz yaşanıyor. Gergin geçmeye namzet bir G-8 zirvesi bugün İrlanda’da başlıyor. Ama diğer yandan Türkiye’de olaylar bitmek bilmiyor. Bitmek bir yana Cumartesi yaşanan kaos ve Pazar günkü AK Parti mitingi sonrasında toplumsal kutuplaşma hızla artıyor. Geçen haftaki yazımda Gezi olaylarının neden dünya için önemli olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Durum değişmedi. Bu yoğun dünya gündeminde bile Türkiye kendine küresel haberler platformunda ciddi yer buluyor. Neden mi? Hayır, komplo teorisi kokan “dışarıdan düğmeye basıldı” edebiyatı yapmaya gerek yok. İçeride apaçık, gözümüzün önünde yaşanan bir toplumsal gerçek var. Toplumun AK Parti’den hoşlanmayan kesiminde ciddi bir öfke var. Sürekli komplo teorisi kurarak dünyaya bakmaya gerek yok. Her şeyin altında bir düğme aramak yerine biraz daha soğukkanlı davranıp mantıklı analizler yapmak gerekiyor.
Türkiye’nin başarısı nedeniyle rahatsız olan bir Batı var diyelim. Amerika AK Parti’den kurtulmak istiyor diyelim. İsrail Erdoğan’a her türlü zararı vermeye hazır diyelim. Peki, o zaman neden Netanyahu daha iki ay önce Türkiye’den özür diledi? Neden bugün AK Parti’yi devirmek isteyen Washington İsrail’in özür dilemesi için o kadar baskı yaptı? Başbakan üç hafta önce Washington’da büyük bir ilgi ve saygıyla ağırlanmadı mı? Obama ve Erdoğan, Türkiye ve ABD arasında güven, dostluk ve ortak çıkarlar üzerinden giden bir stratejik ortaklık olduğunu bizzat duyduk ve gördük. Peki, şimdi bu Amerika mı AK Parti’yi yok etmeye çalışıyor? Türkiye’ye, İsrail ve İran nedeniyle en çok kızdığı 2010 yılında bile ters davranmayan Obama yönetimi, bugün ilişkiler bu kadar sağlamken neden Türkiye’yi kaosa sürüklemek istesin?
Bizi sevmezler, kalkınmamızı istemezler, bizi zayıflatmak için ellerinden geleni yaparlar, Batı bize düşman, etrafımız bize zarar vermek isteyen dış mihraklar ile çevrili…. Bunlar hep duymaya alıştığımız sözlerdi. Ama bu söylem Türkiye’de AK Parti sayesinde son 10 yılda biraz azaldı sanıyordum. Ne de olsa Türkiye’ye “model ülke” olarak bakan bir Batı vardı artık. Türkiye’de Arap Baharı ve İslam dünyasında demokratikleşen ülkeler için kendini ilham kaynağı olarak görüyordu. Türkiye kalkındıkça ve kendine güveni arttıkça Batı’ya karşı güvensizliği azalıyor zannediyordum. Yanılmışım. Anlamakta zorlanıyorum. Büyüyen, dış yatırım alan, demokratikleşen, Arap dünyasına ilham kaynağı olan bir Türkiye neden Batı için tehdit olsun? Tam aksine, ekonomisi kötüye giden, içeride kavga yaşayan, Batı’ya karşı öfke püsküren ve otoriterleşen bir Türkiye Batı için sorun yaratan bir ülke olacaktır. Peki, neden Türkiye’de herkes – ister iktidar, ister muhalefet isterse toplum geneli olsun – bu kadar komplocu? Bence kısa cevap aldığımız eğitim sistemi. İlkokul yıllarında başlayan ve beyinlere kazınan “Batı bize düşman, bizden hep korkarlar ve güçlenmemizi istemezler” ezberi genlerimize işlemiş durumda. Bu kompleksli eğitim sistemi değişmedikçe Türkiye’nin kendine ve Batı’ya bakışı maalesef hiç değişmeyecek. Gezi olaylarına komplo gözlükleriyle bakanlar keşke uzun bir dünya gezisine çıksalar. Belki o zaman dünyanın Türkiye etrafında dönmediğini anlarlardı.
No, that’s not right and you are sidestepping the real reason. The reason is many are not Islamists today. They dread the Shriah laws that the Brothorhood wants to impose. The fight in Turkey is between the Islamists and the secular.