100 Years of US Policy on Palestine

Published in Yeni Akit
(Turkey) on 21 September 2024
by Ahmet Varol (link to originallink to original)
Translated from by Matthew Merck. Edited by Patricia Simoni.
This Sept. 21 marks 102 years since Congress passed the Lodge-Fish Resolution supporting the establishment of a Jewish state in Palestine. In doing so, Congress endorsed British imperialism’s Balfour Declaration creating a "national home" for the Jewish people. The resolution, passed in the House and the Senate and subsequently signed by President Warren G. Harding, defined the country's official policy on Palestine.

Just as the establishment of the Zionist occupying regime on Palestinian land was a game of Western imperialism, the regime's survival to this day has been possible only with its support. In this sense, the Zionist occupying state is the illegitimate child of British imperialism. With the Balfour Declaration of 1917, British imperialism declared that it occupied Palestine not for its own sake but rather to provide a path to statehood for international Zionism.

Since the United States, another child of British imperialism, took the Western imperial helm following World War II, its administration has assumed the role of protector of "Israel," the illegitimate occupying state founded through alliances of the Zionist terror organizations that emerged from among the Jewish immigrants settled in Palestinian territory by international Zionism under the auspices of the British. The continued existence of the illegitimate occupying regime to this day has been made possible through the help and support of the United States. Without the support of British imperialism, Zionist terror organizations would not have been able to achieve statehood, and without support from the U.S., the established terror state wouldn't have been able to survive.

The Sept. 21, 1922 congressional resolution is the product of an occupier mentality. The resolution endorsed the formation of a homeland for Jewish people in Palestine. However, Palestinian land was not vacant at the time. In fact, the region was one of the most densely populated areas in the world. It hosted a considerable population because it contained productive agricultural land (with the exception of the Negev Desert), possessed a coastline on both Red Sea and Mediterranean shores, and served as a link between Africa and Asia. Thus, transplanting the world's Jewish population to the area would require forcibly displacing people already living there. The pursuit of such an objective reflects a completely militant, colonialist and crude occupier worldview.

The U.S. continued to provide the Zionist occupying regime with political, diplomatic, economic and military support after it was established, and made all sorts of sacrifices to ensure its survival. It made full use of its leverage within the United Nations and various other international organizations to conceal the regime's extremism, massacres and assaults, and to help it avoid international scrutiny.

America has made significant diplomatic moves to legitimize the occupying regime, exerting its power and influence globally, and particularly in the Arab world.

It was the U.S. that pushed King Hussein of Jordan to organize an operation known as “Black September” in 1970 to expel all Palestine Liberation Organization militias from Jordan. It was the U.S. that convinced Egypt, the first Arab country to recognize the occupying regime, to face up to the reactions of the Arab world and sign the Camp David Accords. And it was again the U.S. that manipulated the higher-ups of the PLO into direct negotiations with the occupying regime to free it from the grip of the First Intifada in late 1987, leading to the Madrid Conference.

It is well-known that equipment, missiles, and bombs sent by the U.S. are being used in the occupying regime's genocidal war, which has continued for over a year, and that the U.S. is providing financial backing to ensure that the economic crisis resulting from this war doesn't shake the regime too harshly.


ABD’nin Filistin politikasının 100 yılı

Bugün (21 Eylül 2024), ABD Kongresi’nin Lodge-Fish Kararı olarak da bilinen ve Filistin topraklarında bir yahudi yurdu oluşturulmasına dair kararının onaylanmasının 102. yıl dönümüdür. 21 Eylül 1922’de onaylanan bu kararla ABD Kongresi, İngiliz Emperyalizminin Filistin topraklarında yahudiler için bir “yurt” oluşturulmasına dair Balfour Deklarasyonu’nu desteklediğini ortaya koydu. ABD Kongresi’nin her iki kanadı tarafından onaylanan karar Başkan Warren G. Harding tarafından da imzalanarak ülkenin Filistin’le ilgili resmi politikasını belirledi.

Filistin topraklarında siyonist işgal rejiminin oluşturulması Batı emperyalizminin bir oyunu olduğu gibi bu güne kadar ayakta kalabilmesi de onun desteğiyle mümkün olabilmiştir. Bu yönüyle siyonist işgal devleti İngiliz emperyalizminin gayri meşru çocuğudur. İngiliz emperyalizmi 1917’de yayınladığı Balfour Deklarasyonu’yla, Filistin topraklarını kendisi için değil uluslararası siyonizmin devletleşmesine imkan sağlamak amacıyla işgal ettiğini ilan etmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Batı emperyalizminin dümenine, yine İngiliz emperyalizminin bir çocuğu olan ABD geçtiğinden, uluslararası siyonizmin İngiliz işgalcilerin himayesi altında Filistin topraklarına yerleştirdiği yahudi göçmenlerin arasından çıkan siyonist terör örgütlerinin aralarında ittifak kurmasıyla ilan edilen “İsrail” isimli gayri meşru işgal devletini himaye etme görevini de ABD yönetimi üzerine almıştır. Bugüne kadar bu gayri meşru işgal rejiminin varlığını sürdürebilmesi de ABD’nin yardım ve destekleriyle mümkün olabilmiştir. İngiliz emperyalizminin desteği olmadan siyonist terör örgütlerinin devletleşmesi, ABD desteği olmadan da kurulan terör devletinin ayakta kalması mümkün değildi.

Amerikan Kongresi’nin 21 Eylül 1922 tarihli kararı işgalci anlayışın bir ürünüdür. Çünkü kararda Filistin’de yahudiler için bir yurt oluşturulması öngörülüyordu. Oysa o tarihte Filistin toprakları boş değildi. Üstelik nüfus yoğunluğu bakımından da dünyanın önde gelen bölgelerinden biriydi. Nakab çölü dışındaki bütün topraklarının tarıma elverişli olması, hem Kızıl Deniz’e hem de Akdeniz’e sahilinin olması, bunun yanı sıra Afrika ve Asya kıtalarını birbirine bağlaması sebebiyle o günün şartları açısından azımsanamayacak sayıda insanı barındırıyordu. Dolayısıyla dünya yahudilerinin o topraklara nakli, o topraklarda yaşamakta olan insanların göçe zorlanmasını gerektirecekti. Böyle bir şeyin hedeflenmesi ise tam anlamıyla saldırgan, işgalci, sömürgeci ve ilkel bir anlayışı yansıtır.

Siyonist işgal rejiminin kurulmasından sonra ABD siyasi, diplomatik, ekonomik ve askeri yönden sürekli ona yardımcı olmuş; ayakta kalmasını sağlamak için her türlü fedakarlıkta bulunmuştur. Bütün aşırılıklarının, katliamlarının, saldırılarının örtülmesi, uluslararası alanda sorguya çekilmemesi için başta BM olmak üzere muhtelif uluslararası kurumlar nezdinde sahip olduğu baskı gücünü sonuna kadar değerlendirmiştir.

İşgal rejiminin meşrulaştırılması için diplomatik alanda önemli ataklar gerçekleştirmiş; genelde tüm dünyada, özelde Arap dünyasında baskı ve etki gücünü sonuna kadar değerlendirmiştir.

Ürdün Kralı Hüseyin’i FKÖ milislerini sürgün etmek için 1970’te Kara Eylül Harekatı adı verilen bir operasyon düzenlemeye zorlayan ABD idi. İşgal rejimini ilk tanıyan Arap ülkesi olan Mısır’ın Arap dünyasından gelecek bütün tepkileri göze alarak Camp David Anlaşması imzalamaya ikna eden ABD olmuştur. İşgal rejimini 1987 sonunda patlak veren intifadanın kıskacından kurtarmak amacıyla FKÖ’nün ileri gelenlerini, işgal rejimini muhatap almaya ikna etmek için serap gösteren ve böylece Madrid sürecini başlatılmasını sağlayan ABD’dir.

İşgalci siyonistlerin bir yıldan beri sürdürdükleri soykırım savaşında ABD’nin gönderdiği teçhizatın, füzelerin ve bombaların kullanıldığı, bu savaş yüzünden işgal rejimi ekonomisinde hasıl olan krizin onu fazla sarsmaması için finansmanı ABD’nin sağladığı bilinen bir gerçektir.
This post appeared on the front page as a direct link to the original article with the above link .

Hot this week

Russia: Political Analyst Reveals the Real Reason behind US Tariffs*

Topics

Russia: Political Analyst Reveals the Real Reason behind US Tariffs*

Poland: Meloni in the White House. Has Trump Forgotten Poland?*

Germany: US Companies in Tariff Crisis: Planning Impossible, Price Increases Necessary

Japan: US Administration Losing Credibility 3 Months into Policy of Threats

Mauritius: Could Trump Be Leading the World into Recession?

India: World in Flux: India Must See Bigger Trade Picture

Palestine: US vs. Ansarallah: Will Trump Launch a Ground War in Yemen for Israel?

Related Articles

India: World in Flux: India Must See Bigger Trade Picture

Palestine: US vs. Ansarallah: Will Trump Launch a Ground War in Yemen for Israel?

Israel: Trump Successfully Weakens the Dollar and Creates Danger for the US Economy

Pakistan: Much Hinges on Iran-US Talks

Turkey: America Is on Pins and Needles: Who Will Win?