The Ambassador

<--

Büyükelçi…

Eğer, Türkiye’yi, Amerika’nın yeni büyükelçisi Francis Riccardione’ye de anlatamıyorsak, halimiz harap demektir…

İlginç bir kişilik…

1973 yılında Dartmouth College’dan mezun olduktan sonra Fulbright Bursu kazanıyor, İtalya’da bir süre öğretmenlik yapıyor. 1976’da bulunduğu ülke: İran…Sonrasında, günümüzün bütün kritik ülkelerinde (Türkiye dahil) geziler, kısa süreli çalışmalar…Acemce, Türkçe ve Arapça’ya tam hakimiyet…Devamında 1978 yılında Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na giriyor…

Kendisi için yapılan açıklamalar şöyle bir göz attım…Genel olarak söylenen “dünyanın en sorunlu noktalarında ülkesi için kahramanca görev yaptığı” yolunda…Doğrudur…Bir Amerikalı diplomatın, Türkiye’den Mısır’a, Irak’tan Afganistan’a kadar uzanan bir alanda “uzman diplomat” payesine ulaşmış olması önemlidir…

Türkiye’yi anlamamak…

Riccardione, Ankara’ya büyükelçi atanmadan önce iki tur Türkiye görevi yapmış. Onu, 1991 yılında, Birinci Körfez Savaşı’ndan hemen sonra Türkiye’ye kaçan Kürtler’i kurtarmak için devreye sokulan Provide Comfort Operasyonu’nun sivil başdanışmanı olarak görüyoruz…Türk ve Amerikalı komutanlar arasında ilişkiyi kuran isim… İki kızından Francesca Ankara’da doğmuş, kardeşi Chiara ile birlikte üç yıl Ankara’da okula gitmişler…

Beni asıl ilgilendiren Riccardione’nin 1995-99 yılları arasında Amerikan Büyükelçiliği’nin ikinci adamı olarak görev yaptığı dönem. Türkiye’nin tüm kurumları ile yakın ilişki kurduğu, bu arada 28 Şubat sürecinin yaşandığı, devamında da Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği bir dönem bu…

İlginçtir, Riccardione, aynı dönemde, Bill Clinton yönetiminin politikası doğrultusunda Irak muhalefetini örgütlemekle de görevlendiriliyor. 1991’deki görevinin devamı anlaşılan…Amerika’nın Ankara Büyükelçiliği, Washington’da belli bir lobi ile bağlantılı olarak Irak muhalefetinin karargahı haline geliyor!..

Bu aktif yapısı Riccardione’yi 1999-2001 yılları arasında dönemin Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın “Irak Değişimi Programı”nın başdanışmanlığına götürüyor. Uzatmayalım, son olarak, 2005-2008 yılları arasında Mısır’da büyükelçiydi. Amerikan Kongresi’nde Türkiye’ye atanmasına getirilen engellemenin perde arkasında, ülkesinin dış politikasını belirleyen demokrasi ve insan hakları maddelerine değil, görev yaptığı ülkenin oligarşisine yakın durmuş olması var. Kongre, Riccardione’nin “müttefiklerde demokratikleşme süreçlerine dönük ilgisizliği” nedeniyle Ankara atamasını yapmadı, Başkan Obama, atamayı Kongre’ye rağmen gerçekleştirdi…

Bütün bunları neden hatırlatıyorum? Büyükelçi’nin Türkiye’de olup bitenden fazlasıyla haberdar olduğunu söylemek için…İlginç bir karakter ile karşı karşıya olabiliriz…

Neo-conların atağı…

Bu arada, “Demokrat” olarak nitelenen Obama yönetiminin, Cumhuriyetçi George W.Bush yönetiminin devamı olduğuna ilişkin kanılar güçleniyor. Bush’un savunma bakanı Robert Gates’in kabinedeki varlığından söz etmek yeterli değil. Dışişleri Bakanı Hilarry Clinton’un “neo-con”cu atamaları kesilmiyor!..Amerika’yı Irak ve Afganistan’da savaşa sürükleyen, İsrail için her şeyi göze alan hareketin isimlerinden, eski Ankara Büyükelçisi Marc Grossman’ın Afganistan-Pakistan Özel Temsilcisi atanması dikkat çekici…Clinton daha önce de Dennis Ross gibi bir Paul Wolfowitz yetiştirmesini Basra Körfezi-Güney Batı Asya Temsilciliği’ne atamıştı. Ross’un kendisini bir Amerikalı’dan çok İsrailli olarak tanımladığı biliniyor. Benzer bir isim, Frederick Kagan, Afganistan’daki Amerikalı komutan Patreus’un sivil temsilcisi. Böylece Amerikan yönetimi, ülkenin Afganistan (haliyle İran) politikasını İsrail lobisinin isimlerine emanet etmiş durumda.

Ne garip, Ankara’da 1994-97 arasında büyükelçi olan Grossman, Riccardione’nin de amiri durumundaydı…

Amerika’nın büyükelçileri ve arkalarındaki atanma manevraları, önemlidir…

About this publication