Obama Hints at Turkey’s Future

Published in Radikal
(Turkey) on 10 July 2010
by Cengiz Candar (link to originallink to original)
Translated from by Omer Aslan. Edited by Alex Brewer.
A short while ago Prime Minister Erdogan had two meetings with President Obama during the G-20 Summit in Toronto. The most important details of the meetings were overlooked.

White House sources whispered two important overlooked details from the meetings:
1. No photos from Obama-Erdogan meetings were available to the media
2. The meetings were not put on the White House’s official web page which normally displays President Obama’s daily activities.

These two details were supposed to convey a diplomatic message: Washington does not approve of Turkish Prime Minister Erdogan.

The Israeli Prime Minister Benjamin Netanyahu, to whom President Obama had given a cold shoulder in March before the Erdogan-Obama meeting which Americans wished not be highlighted, paid another visit to the White House a few days ago. Obama’s meeting with Netanyahu took place in an atmosphere that reflected the warmth in American-Israeli relations.

Obama and Netanyahu had lunch after their meeting at the Oval Office; Netanyahu was hosted at the Blair House across from the White House, where only guests deemed very important by the American administration stay. These details too were diplomatic messages: the United States accords privileged importance to Israel and thereby demonstrates its friendliness.

When Turkish and Israeli prime ministers are placed on the pans of the scale of the White House, the Israeli Prime Minister (even if his name is Benjamin Netanyahu) outweighs the latter these days.

Although it could be argued that no American administration can afford to be in a collision course with Israel due to domestic political concerns (thanks to the Israeli lobby factor), as the American mid-term elections are approaching, the fact that Obama's pointer has shifted toward Netanyahu remains true. That said, is it possible to conclude from the above that Washington is done with Turkish Prime Minister Erdogan?
Hold on there.

If it is necessary to take into consideration that every gesture from the White House expresses a diplomatic message, then we should also take Obama’s Oval Office interview in the Italian newspaper Corriere della Sera as a diplomatic message. Regarding the fashionable and cliché question of the last months of whether the West is losing Turkey or not, Obama says, “Turkey is a NATO ally and its economy is booming. The fact that it is both a democracy and a country with a Muslim majority makes it a critically important model for other Muslim countries in the region. For these reasons, we believe it is important to cultivate strong relations with Ankara” and reiterates once again that “it would be wise to accept Turkey into the Union.”

Obama’s take on this issue is very realistic: “I realize that this raises strong feelings in Europe, nor do I think that Europe’s slow pace or reluctance is the only or the principal factor behind some of the changes we have observed recently in Turkey’s orientation. In my view, what we are seeing is democratic confrontation inside Turkey. But it is inevitably destined to impact on the way Turkish people see Europe. If they do not feel part of the European family, then obviously they’re going to look elsewhere for alliances and affiliations.”

These words Obama uttered bear witness to the fact that Obama understands Turkish foreign policy which has been fervently discussed in Turkey (and in Washington) as it is ripped apart from its true reality, and “finds legitimate” the orientation in Turkish foreign policy.

The most interesting of all is Obama's words about Turkey’s attitude in the Iranian issue and its “No” vote at the UN Security Council, which many Americans deem the real reason behind the disappointment in Turkish-American relations.

Obama says the following on this issue: “Some of the things we have seen, such as the attempt to mediate an agreement with Iran on the nuclear issue, have been unfortunate. I believe they were motivated by the fact that Turkey has a long border with Iran and does not want any conflicts in the area. Muscle-flexing may also have come into it, as it does with Brazil, which sees itself as an emerging power."

This indeed captures the crux of the issue. As you can remember, I expressed in this column a few times already that Turkey and Brazil are rising powers seeking their deserved places in the international hierarchy and the Tehran Agreement is one of the foremost outcomes of this search.

Obama understands Turkey’s rights and has no real objection to Turkey. We can find his positive stance in his words: “What we can do with Ankara is to continue to engage, and to point out the benefits of integration with the West while respecting, not acting out of fear of, Turkey’s specific nature as a great Muslim democracy. It is potentially very good for us if they embody a kind of Islam that respects universal rights and the secularity of the state, and can have a positive influence on the Muslim world.”

What Obama said to Italian newspaper Corriere della Sera about Turkey is even more significant for the immediate future of Turkey, Prime Minister Erdogan and his government than the [Turkish] Constitutional Court's decision to pave the way for the coming referenda [in September]. It is not necessary to discuss why.

While Obama's latest rapprochement with Netanyahu is purely the result of conjecture, and thus is tactical, his understanding of the current picture that Turkey presents with its new foreign policy is strategic. Washington, which President Obama is in charge of, is no feeding ground for those who would like to maintain the tutelage regime, and their buttresses in Turkey's foreseeable future.



Obama'dan Türkiye'nin geleceği için 'kopya'...

CENGİZ ÇANDAR


Türkiye / 10/07/2010

Kısa bir süre önce Tayyip Erdoğan, Toronto'da G-20 Zirvesi'nin kulisinde ABD Başkanı Barack Obama ile iki kez görüşmüştü. Görüşmenin önemli ayrıntıları gözlerden kaçtı.

Kısa bir süre önce Tayyip Erdoğan, Toronto’da G-20 Zirvesi’nin kulisinde ABD Başkanı Barack Obama ile iki kez görüşmüştü. Görüşmenin önemli ayrıntıları gözlerden kaçtı. Beyaz Saray kaynakları, ‘iki önemli ayrıntı’yı bazı kulaklara fısıldadılar:
1. Obama-Erdoğan görüşmesinin fotoğrafı basına servis edilmedi;
2. Görüşme, Başkan Obama’nın günlük faaliyetlerinin yer aldığı Beyaz Saray internet sitesine konulmadı.
Bu ‘iki ayrıntı’nın anlatmak istediği bir ‘diplomatik mesaj’ söz konusuydu: Washington, Tayyip Erdoğan’dan memnun değil.
Amerikan tarafı bakımından ‘öne çıkarılmaması’na özen gösterilen bu görüşmeden kısa bir süre önce, bugünden birkaç gün önce Obama’nın Mart ayında burnunu sürttüğü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray’da bir kez daha kabul edildi. Netanyahu görüşmesi, ABD-İsrail ilişkilerinin ‘sıcaklığı’nı yansıtan bir atmosferde gerçekleşti.
Oval Ofis’teki görüşmenin ardından taraflar öğle yemeğinde biraraya geldiler; ayrıca Netanyahu, Amerikan Yönetimi’nin önem verdiği konukları için ayrılan, Beyaz Saray’ın hemen karşısındaki Blair House’da kaldı.
Bu ‘ayrıntılar’ da ‘diplomatik mesaj’dı; Amerika, İsrail’e özel önem veriyor ve dostluk gösteriyor.
Beyaz Saray terazisinin iki kefesine, Türkiye ve İsrail başbakanları yerleştirildiğinde, İsrail Başbakanı (adı Netanyahu olsa bile) şu ara ağır basıyor.
Gerçi Amerika, kasım ayındaki seçimlere gidiyor ve hiçbir Amerikan Yönetimi, iç politika hesapları nedeniyle İsrail ile ters düşmeyi ‘lobi’ faktörü yüzünden- göze alamaz denebilir ama bütün bu doğrular, şu ‘konjonktür’de ‘Obama ibresi’nin Erdoğan-Netanyahu tercihinde ikincisinden yana döndüğü gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Peki, buradan Washington’da Tayyip Erdoğan fotoğrafının üzerine çarpı işareti konulduğu sonucunu çıkartabilir miyiz?
Orada durun.
***
Madem Beyaz Saray’ın her ‘jest’ ya da ‘mimiği’nin ‘diplomati mesaj’ ifade ettiğini göz önüne almak gerekiyor; o takdirde Obama’nın Oval Ofis’te İtalyan Corriere della Sera gazetesine verdiği mülakatı da ‘diplomatik mesaj’ olarak okumalıyız.
Türkiye’nin ‘Batı tarafından kaybedilip kaybedilmediği’ne ilişkin son günlerin moda ve basmakalıp konusuna ilişin olarak Obama, “Türkiye, NATO’da müttefik olan, ekonomisi büyük gelişme gösteren bir ülke. Halkının çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte demokratik oluşu, Türkiye’yi bölgedeki diğer İslam ülkelerine de bir modele dönüştürmektedi. Bu nedenle Ankara ile ilişkileri geliştirmeyi önemli addediyoruz” diyor ve Türkiye’nin ‘AB’ye tam üye olması gerektiğini’ güçlü cümlelerle vurguluyor.
Bu konuda son derece de gerçekçi davranıyor. “Bunun Avrupa’da güçlü tepkilere yol açtığını biliyorum. Süreçteki yavaşlamanın ya da Avrupa’daki isteksizliğin Türkiye’de yakın geçmişte gözlenen kimi yönelim değişikliklerinin kökenindeki tek ya da baskın unsur olduğunu sanmıyorum. Bunun Türkiye’deki demokrasinin iç diyalektiğiyle ilgili olduğuna inanıyorum. Ama bunun elbetteki Türk halkının Avrupa algılamasına etkisi olduğu da kesin. Kendilerini Avrupa ailesinin hissetmemeleri durumunda, ittifak ve bağlantı açısından başka yerlere bakmaları doğaldır.”
Bu sözler, Obama’nın son zamanlarda fazlasıyla ve gerçek bağlamından kopartılarak Türkiye’de (ve de Washington’da) tartışılan Türk dış politikasını anladığını ve doğrultusunu ‘meşru gördüğü’nün ifadesidir.
En ilginci ise birçok Amerikalının, Türk-Amerikan ilişkilerindeki ‘hayal kırıklığı’nın gerçek nedeni olarak gördükleri Türkiye’nin İran konusundaki tavrı ve son BM Güvenlik Konseyi’ndeki Türkiye’nin ‘Hayır’ oyu ile ilgili söyledikleri.
Obama bu konuda şunları söylüyor:
“İran nükleer programı konusunda İran ile bir anlaşma için arabuluculuk girişimi gibi nahoşluklar yaşandıysa da, bunların Türkiye’nin İran ile uzun bir sınırı olan komşu bir ülke olması ve o bölgede herhangi bir çatışma istememesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Bunda, yükselen bir güç konumunda olarak, Brezilya ile birlikte bir güç gösterisi yapma arzusu da rol oynamış olabilir.”
Hadise budur zaten. Türkiye ile Brezilya’nın ‘yükselen güçler’ olarak uluslararası hiyerarşide, hak ettikleri yeri aramakta olduklarını, Tahran Anlaşması’nın bunun yansımalarından biri ve başlıcası olduğunu bu köşede kaç kez dile getirdik, hatırlayabilirsiniz.
Obama, Türkiye’yi doğru anlıyor ve doğru anladığı Türkiye’ye bir itirazı yok. Bu ‘olumlu’ yaklaşımını ise şu sözlerinde bulabiliriz:
“Bizim Ankara ile yapabileceğimiz tek şey. Onları desteklemeyi ve onlara Batı’yla bütünleşmenin avantajlarını açıklamayı sürdürmektir. Bunu, onların büyük bir Müslüman demokrasi olma biçimindeki özgün niteliklerine saygı esasında ve bundan dolayı korkuya kapılmaksızın yapmalıyız. Eğer onlar, evrensel haklara ve devletin laikliğine saygı gösteren bir İslam anlayışını somutlaştırabilirlerse, bu bizler açısından çok iyi olabileceği gibi, muhtemelen İslam dünyasını da olumlu etkileyecektir.”
***
Obama’nın İtalyan Corriere della Sera gazetesine Türkiye için söyledikleri, Türkiye’nin ve bu arada Başbakan Tayyip Erdoğan ve hükümetinin yakın geleceği açısından, Anayasa Mahkemesi’nin referanduma yolu açan kararından daha bile önemlidir.
Nedenini tartışmak gereksiz.
Obama’nın Netanyahu ile son yakınlaşması, ‘konjonktürel’ ve ‘taktik’ niteliktedir; Türkiye’nin yeni dış politikasıyla ortaya çıkan bugünkü fotoğrafına bakışı ise ‘stratejik’ niteliktedir.
Türkiye’nin yakın geleceğinde ‘vesayet rejimi’ni sürdürmek isteyenlere ve onların payandalarına Obama’nın başında bulunduğu Washington’dan ‘ekmek’ yoktur.

This post appeared on the front page as a direct link to the original article with the above link .

Hot this week

Austria: Musk, the Man of Scorched Earth

Mexico: EU: Concern for the Press

Venezuela: Vietnam: An Outlet for China

Russia: Political Analyst Reveals the Real Reason behind US Tariffs*

Mexico: The Trump Problem

Topics

Mexico: EU: Concern for the Press

Austria: Musk, the Man of Scorched Earth

Germany: Cynicism, Incompetence and Megalomania

Switzerland: Donald Trump: 100 Days Already, but How Many Years?

     

Austria: Donald Trump Revives the Liberals in Canada

Germany: Absolute Arbitrariness

Israel: Trump’s National Security Adviser Forgot To Leave Personal Agenda at Home and Fell

Mexico: The Trump Problem

Related Articles

Turkey: America Is on Pins and Needles: Who Will Win?

Israel: Trump Wants To Sell Warplanes to Turkey and This Is Bad News for Israel

Turkey: Predecessors’ Fate Looms over Trump’s Dangerous Path

Turkey: Rift in the Trans-Atlantic Alliance Is Growing

Turkey: Unreliable Ally: Will NATO Be Dissolved During Trump’s 2nd Term?